Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

Erkekleri Baştan Çıkartmanın Yolları Nelerdir?

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba g’blog bayan okuyucuları,

Her zaman “erkekler nasıl kadınları baştan çıkartır” bunlar tartışılır.. Bugün biz bunu ters orantıyla ” kadınlar erkekleri nasıl baştan çıkartır” olayını araştırdık.. Bir erkek olarak okudum ve onayladım.. Altta yazılanların birkaçını bana yaparsanız hiç fena olmaz. 🙂

Erkekleri Baştan Çıkartmanın Yolları

İlişkiler aslında çok basittir.

Biriyle tanışırsınız ve aşık olursunuz.

Eğer işler iyi giderse sonsuza kadar mutlu olursunuz. Ama doğru erkeği ya da kadını çok nadir bulursunuz.

Bir erkeğin dikkatini çekmenin ilginç ama etkili yolları:

1) Hoşlandığınız bir erkeği çok kalabalık bir ortamda gördünüz. Onunla nasıl konuşursunuz?

En iyisi yanına gidip birşeyler içme teklifinde bulunmak olabilir ancak unutmayın, araştırmalara göre bir erkeğe açıkça asılan kadınlardan erkekler çok hoşlanmıyor.
Bu nedenle göz göze geldiğinizde ona gülümseyin. Bir erkeğin ilgisini çekmek için en etkili taktik gülümsemektir. Bunu yaptıkları zaman erkeklerin yüzde 60’ı bu tepkiye karşılık verir ve konuşma ihtiyacı hisseder.

2) Kendilerini çekici bulmayan kadınlara müjde! Gönderdiğiniz sinyaller erkekler üzerinde görünüşünüzden daha fazla etki bırakıyor.

Bir saat içinde her göz göze geldiğinizde hafifçe kereden fazla gülümsemek, bakıp gözlerinizi kaçırmak erkeklerin ilgisini çekmek için en önemli hareketlerden biri.

3) Daha önce bir yerde karşılaştık mı?

Hayatınızda aradığınız erkeğin olmadığını söylemeden önce etrafınızdaki erkek arkadaşlarınıza bir göz atın ve ilginizi çeken biri olup olmadığına bakın. Çoğu ilişki arkadaşlıklardan doğar. Erkekler kız arkadaşlarından kadınların erkek arkadaşlarından etkilendiğinden iki kat daha fazla etkilenirler.

4) Dudaklarımı oku!

Dudak parlatıcısı kullanmak ilgi çekme şansınızı artırır. Erkeklerin ilk izlenimlerinin iyi olmasında parlatıcılar önemli bir rol oynuyor. Dudak parlatıcısı sürüp göz temasında bulunun ve gerisini ona bırakın!

5) Akşam yemeğinde insanların onaylamadıkları davranış istatistikleri.. Siz bunları sakın yapmayın!

  • Yapılan bir araştırmaya göre insanların yüzde 46’sı yemek sırasında bir telefon geldiğinde negatif etkileniyor.
  • Yüzde 41’i restoran çalışanlarına kaba davranmayı kesinlikle onaylamıyor.
  • Erkeklerin yüzde 26’sı ve kadınların yüzde 37’si karşılarındaki insanın kendilerinden çok bahsetmesinden şikayetçi.
  • Yüzde 30’u eski sevgililerinden bahseden kişileri onaylamıyor.
  • Erkeklerin yüzde 45’i kilolarından ve yaptıkları diyetlerden bahseden kadınlardan hoşlanmıyor.

Aşka Bağımlı mısınız?

Aşk beyine değişik şeyler yaptırıyor. Aşık olan insanlarda mutluluk hormonu daha fazla salgılanıyor. İnsanlar kırık kalplerinden bahsettikleri zaman düşündüğünüzden daha şiirsel konuşabilirler. Aşık olduğumuz zaman ortaya çıkan kimyasallardan biri oksitosindir. Bu kimyasal değişikliklerin beynimizde yer almasına neden olur. Bu kimyasal sayesinde eski sevgilimize hissettiğimiz aşkı yeni aşık olduğumuz kişiye olan aşkımızla değiştirebiliyoruz.

Erkeği Baştan Çıkarmak İçin;

Lütfen merhamet, dizlerimin üstüne çöktüm, sen benim son baştan çıkarıcımsın.” diyordu bir şarkısında Alice Cooper..

Baştan çıkarma, şeytan’ın tasarladığı bir oyun mudur ? !

Bunun cevabını aramak bizi huzura götürebilir. Ben bu şarkıyı ne zaman dinlesem şeytan’ın değil, insanın nasıl baştan çıkmaya ve çıkarılmaya hazır olduğunu düşünürüm.

İnsanları “yoldan çıkaran” hileli bir oyun baştan çıkarma.

Tanrıyla ve düzenle dans edecek kadar cüretkar, insanı ve vicdanı yok edecek kadar güçlü..

İnsanlığa karşı kullanıldığında ise nasıl adlandırılırsa adlandırılsın;  ‘katliam, vahşet, cinayet‘, utanç verici olaylara yol açabiliyor.

Çünkü insan kendi mutsuzluğundan sorumludur.

Gökyüzünden birbiri ardına bırakılan bombalar, çoluk-çocuk tüm masum vücutları parçalarken, hâlâ şeytan bu insanlık suçunun tek zanlısı olarak gösteriliyor. Öyle gösterilse de, “düştüğü yeri yakan” o ateş parçalarını şeytan icat etmemiştir.

Çünkü kibriti çakan hep ademoğlu yani insanoğlu olmuştur…

Baştan çıkarma, sol cebinde daima “sahteliği” taşıdığı için, insan bedenini felce uğratan bir tür zehre benzer. Kana karıştığında onu durdurmanız imkansızdır.

Karşı cinsi baştan çıkarmak için cazibenizi kullanarak teşhirciliğe başvurmanız sizi başarıya ulaştırmaz. Eğer hâlâ bu oyuna başvuruyorsanız, en önemli silahınızı kullanmayı bilmiyorsunuz demektir.

“Teşhircilik belki karşı cinsin arzularını harekete geçirebilir, ancak seni de baştan çıkarmayabilir. Cinselliğin ön plana çıktığı anlarda savaşçı, kişiliğinden ödün verip aşağılanmak pahasına, oyunu kazanmaya çalışır. Yani basit ve ucuz bir eyleme girişir. Doğal olmayan ama kişinin kendi yeteneğiyle karşı cins üzerinde hakimiyet kurmak için geliştirdiği soylu ve kutsal bir oyunda baştan çıkarmadan söz edilebilir.”

Erkeği Yatakta Çılgına Çevirmenin 203 Yolu” ve “Her Kadındaki Aşk Tanrıçasını Serbest Bırakmanın 227 Yolu” adlı kitaplarıyla üne kavuşan Olivia St. Claire bakın ne öneriyor:

Sevdiğiniz erkekle tutkulu bir ilişki yaşamak için vücudunuzun her santimetre karesini erotikleştirin.‘ diyor.

1- Kendinizi sevin

Belki çok sıradan ama çoğu kez dikkate alınmayan bir öneri..

Eğer kendinizi sevmezseniz, kimse sizi sevmez ve önemsemez. Kendinize küçük hediyeler alın, vücudunuzu mis kokulu losyonlar, kremlerle ağır ağır ovun, damak tadınızı lezzetli tatlılarla ödüllendirin, afrodizyak yemekler yiyin… (istiridye, avokado, mango, incir, vb.)

Bunlar, bedeni ve zihni ödüllendirerek erotik duyguları harekete geçiren şeylerdir.

2- Seksi giyinin

Bazen yüksek ve sivri topuklu bir ayakkabı, şeffaf bir giysi, göğüsleri dikleştiren bir sutyen, kırmızı renk bir ruj, dar bir gömlek, çekici noktaları belirginleştirmek, kusurları örtmek için yeterlidir. Tayyörle bile erkeği baştan çıkarabileceğinizi unutmayın.

Ayrıca yürüyüş ve duruşun da çok seksi olabileceğinizi unutmayın.

3- Müzikli erotizm

Bir müzik parçası özel bir geceye ayrı bir erotizm katabilir.

Klasik ortamlar için: Carmina Burana (Carl Orff), Ronmeo ve Juliet (Prokofief), Şehrazat (Nikolay Rimskij-Korsakov)

Modern ortamlar için: Black Magic Woman (Santana), Enigme (Enigma), Fly Me To The Moon (Frank Sinatra), Sweetest Taboo (Sade), Unforgettable (Nathalie ve Nat King Cole) çok uygundur.

4- Kokuların gücü

Burun aşkın en güçlü silahlarındandır.

İç gıcıklayıcı bir parfüm, kokulu mumlar, tütsüler; ortama, bir aşk gecesi için çok uygun gizemli ve sıcak bir hava kazandırırlar.

5- Fantezisiz olmaz!

Hayalgücü yaratıcılık için esastır. Bir ilişkinin monotonluğunu, rutini kırmak için en iyi araç hayal gücüdür. Erotik düşlerinizi bastırmadığınız sürece, cinsel yaşamınız daha hareketli ve tutkulu olacaktır.

6- Arzulandığını bilsin.

Telesekreterine erotik mesajlar bırakın, okuduğu kitapların arasına ya da yastığın altına aşkınızı dile getiren küçük notlar koyun, en olmadık yerlere “özel fotoğrafınızı yerleştirin.”

Şimdi “zaten erkekler baştan çıkmaya her zaman hazır” diyebilirsiniz… Bir bakıma doğrudur da…

Ancak çoğu erkek kendi olan kadınları daha çok sever. Kendi olmamanın, farklı görülmek istemenin samimiyetsizliği, daha ilk buluşmada su üstüne çıkar.

Ya da ufak bir kazımayla alttan esas benliğiniz belirir.

Bana kalırsa yalnızca kendiniz olun. Yaşamanın erdemini bilen, kendini tanımaya ve evrensel bütünlük içinde gelişmeye çalışanlar, daha etkileyicidir.

Çünkü onların ışığı samimidir, yalancı spotlar gibi geçici değildir.

Samimiyetsizliğin parlak spotları söndüğünde ve kendinizle baş başa kaldığınızda yalnızca tek bir kişiyi aldatamazsınız: Kendinizi!

Sizi sürekli değiştirmeye zorlayan sistemler ve insanlar karşısında, “kendi olmak“, insanın kendi olarak kalabilmesi, en etkileyici ışıktır

İşte o zaman anlarsınız: Ne baştan çıkarmaya ne de çıkarılmaya ihtiyacınız vardır!…

12.257 Kere okundu
Yorum Yok :(

Kaan Gülten’in “Uzmanından Seo” Kitabını Bitirdim!

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhabalar g’blog okuyucuları,

Bu yazımda güncel konular yerine, yine güncel olup kişisel olan bir yazı yazmak istedim.

Bildiğimiz gibi seohocası, seo konusunda deneyimli bir ekipten oluşuyor.. Uzun süredir seo’ya olan merakım yüzünden takip ettiğim seohocasi kurucusu Kaan Gülten, Uzmanından seo adlı bir kitap çıkartmıştı.. Geçenlerde D&R’de gezinirken, internette hep gördüğüm kitap birden gözüme çarptı ve direk aldım.. Fiyat olarak 25 tl ödedim.

Bu yazım belki biraz reklam gibi gelicek ama reklam yapmıyorum.. Sadece beğendiğim birşeyi paylaşıyorum.. “Bu konu reklam kokuyor” deseniz bile kitap gerçekten “içeriğiyle hakediyor” derim.

İlk başlarda kategorisinde ki kitaplara göre biraz pahalı gelebilir ama okuyupta birşeyler öğrenince, paranın hiçbir önemi kalmıyor.

Kitap o kadar güzeldi ki, masal okuyor gibi 1 günde bitiriverdim. Kitap 245 sayfadan oluşuyor.

Acemi, yeni başlayan bir webmaster’ın anlayacağı şekilde anlatılmış.. Ayrıntılara olabildiğince yer verilmiş ve hiçbir konu “yazılmak için yazılmamış” , adeta “öğrenmeniz için yazılmış“..

İçeriğinden çok fazla söz etmiyorum.

Neden derseniz; Bu bir kitap ve ortada emek var.. Bunu anlatırsam emek hırsızlığı olmuş olur, o yüzden anlatmayacağım..

Ama yine de kısaca bilgilenmeniz için söyleyeyim;

Seo, backlink, keyword, google servisleri hakkında geniş bilgiler vs. vs. vs. uzaaar gider..

Üstte saydığım konular sadece birkaçı.. Ve sadece dıştan bakmayıp, olayı direk öğretme amaçlı yazılmış yazılar..

Herneyse..

Diyeceğim şudur;

Kaan Gülten çok güzel bir kaynak hazırlamış ve herşeyi içine katmış..

Bunu bir yemeğe de benzetirsek protein dolu bir yemek olmuş

Herkesin bu tadı, tatmasını isterim.. Bilgilenmekten, okumaktan zarar gelmez..

Dipnot1:

Neden çekilişlere katılmadın? Neden para verdin?

Ben hiçbir emeği karşılıksız bırakmak istemem. Çekiliş yapmalarının sebebi kitabın daha fazla reklamını yapmak..

Blog yazarları ise bu olayı böyle düşünmüyor.. Şansına  “hem isim yaparım,hemde beleş” diye düşünüyor.

İnterneti olup, blog yazarı olup,hostingine domainine para veren birinin, böyle bir kitaba “25 tl param yok” demesine inanmam.

Ancak bu konuda da pek yazı yazmak istemiyorum.. “Alan razııı, veren razıı” nasıl olsa..

Dipnot2:

Kitabı okuyan varsa onlarında yorumlarını beklerim.

3.685 Kere okundu
9 Yorum Yapıldı

Bir Kızdan Ne, Nasıl İstersiniz ?

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba arkadaşlar,

Başlığa baktığınızda içeriğin az çok ne olduğunu anlıyorsunuzdur herhalde. 🙂 İnternette popüler olmuş bir video izleyeceksiniz bugün.

“Bir kızdan istemek.”

Yüzyıllardır adem oğlunun çözülmeyen ortak sorunu!
bir kızdan istemek…
Bazen borç, bazen masum bir öpücük istemek, bazen kalbini, bazende aaaahhh…

1-Saf bir adam olduğunu anlarlarsa namusluyum ayağına vermez süründürür.
2-Arkadaş ayağına vermez.
3-Kankine vermiştir vermez.
4-Paran yoktur vermez.
5-İşin yoktur vermez.
6-İşin çoktur ilgilenmezsin vermez.
7-İyi davranırsın vermez.
8-Fazla üstüne düşersin vermez.
9-İçirmezsen vermez.
10-Fazla içirirsin gene vermez kusar musar sağa sola.
11-Eski erkek arkadaşını hatırlar vermez.
12-İstemezse vermez.
13-Hastadır vermez.
14-Hustadır vermez.
15-İlk gün vermez.
16-Ev kalabalıksa vermez.
17-Bodrumdayız vermez.
18-Ayaküstü vermez.
19-Yağmur yağar vermez.
20-Sular akmaz hiç vermez.
21-Deprem olur korkar vermez.
22-Annemler gelecek der vermez.
23-Annenler gelecek der vermez.
24-Uh der vermez.
25-Püf der vermez.
26-Göbeğin var der vermez eritsende vermez.
27-O buna verdi ben bu salağa vermem diye vermez.
28-Ailecek tanışıyosunuzdur vermez.
29-İçine abuk bir çamaşır giymiştir rezil olacaz diye vermez.
30-Burcunu beğenmez vermez.
31-Kendini sever vermez.
32-Köy kızıdır vermez.
33-Özel olmazsa vermez.
34-Aramazsın aramazsın icab edince ararsın anlarsa hayatta vermez.
35-Arkadaşına yazılıyosun der vermez.
36-Niye aramadın der vermez.
37-Güldürmezsen vermez.
38-Güldürürsün vermez.
Kısacası bu kadın milleti vermeyeceği varsa vermez.

Ama her zaman hadise bu kadar hüzünlü sonuçlanmaz.
Bazen erkeklerin istedikleride olur.
ama nerde ne zaman ve nasıl istemek…. ?

1-Güldür versin.
2-Jack Daniels iç versin.
3-Saçını uzat küpe tak versin.
4-Evini postmodern döşe versin.
5-Armani jeans giy versin.
6-Az konuş,mesafeli dur,derin bak versin.
7-Açık saçık konuş versin.
8-Ukala ol versin.
9-Harley kullan versin.
10-Televizyonda panele çık versin.
11-Efemine davran versin.
12-Çok ısrar et versin.
13-Tanışır tanışmaz parmüfünü tanı versin.
14-Çirkinsen duyarlı ol versin.
15-Uçak kullan versin.
16-Sevgilinden ayrıl versin.
17-Karın olduğunu söyle versin.
18-İste versin.
19-İyi dans et versin.
20-Her hafta bir parti ver versin.
21-Cindy crawford’u beğenme versin.
22-Coupe mercedes al versin.
23-Bmw z3’e de verenler çok.
24-Yasa dışı işler yap versin.
25-Yapıştır tokadı versin.
26-İyi kahkaha at versin.
27-Boğuk ve derinden konuş versin.
28-Acaip bir spor yap versin. Mesela Bungee Jumping,dağcılık…
29-Sörf yada kayak yap versin.
30-Fransızca ve ibranice konuş garanti versin.
31-Puro iç versin.
32-Cd’lerin içine iki klasik karıştır anında versin.
33-Kadın dergileri oku versin.
34-Köpek besle kedi tekmele versin.
35-Yemek yap versin.
36-Ben kadında kişilik ararım de dakkada versin.
37-Annenle tanıştır versin.
38-Atıştır versin.
39-Şaşırt versin.
40-Şaşır versin.
41-Repo yap versin.
42-Maaşını dolarla al versin.
43-35 cm dedikodusunu yay anında versin.
44-Onunla sevişirken neler yapacağını söyle versin.
45-Eski sevgilinle maritusa gittiğini söyle versin.
46-Vermem de versin.
47-İktidarsız olduğunu söyle versin.
48-Fas’a götür versin hiç olmazsa bahset yine verir.
49-Bir ver şiiri oku versin.
50-İngilizce şiir oku yarısına gelmeden versin.
51-Allem et versin kallem et gene versin.

Görüldüğü gibiii, bir kızdan istemek kolay değilmiş. 🙂

Bazenn borçç… Bazense ……… 😀

 

4.499 Kere okundu
1 Yorum Yapıldı

“Babasızlık Özlemi” Derler Buna…

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Şimdi öyle bakıyorsun çerçeveden benim olan dünyaya. Bense sana bakıp acaba bu dünyamı varlığınla doldursan nasıl rengârenk olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Hayata olan küskünlüklerim, kırgınlıklarım, sevdalarım ve yalnızlıklarımı hep o çerçeveden izliyorsun öylece rengini bile bilmediğim gözlerinle. Sadece gözlerinin rengi değil, kokun, bakışın, belki ağzından çıkacak peşi sıra küfürler veya o dolu dolu
gülüşün. Hiç biri ama hiç biri yok bende. Ne rüyalarımda ziyaret ediyorsun beni nede bir nefeste yaşadığım hayatın bir noktasında var benliğin…

Neden yoksun? Neden?

Senin yokluğuna olan tüm öfkemi Tanrı baba’dan alıyorum aklıma düştükçe. “Anne karnında birkaç aylık bir bebeğin ne günahı vardı da onu sensiz bıraktı bu yaradan? O en emekçi Azrail yoldaş neden mesaiye kaldı o günlerde?” cevabını bulamadığım peşi sıra soruların en başında gelenler bunlar. Ve cevabı olmayan öylece sessizce gözlerimi buğulandıran sorular…

Kimdin sen? Neydin? Neredesin? Neden yoksun?

Kısa kısa hikâyelerini anlattılar bana. Kimi zaman hiddetini, kimi zaman masumluğunu ve kimi zamansa o beklentisiz yardımseverliğini. Üç beş hikâye ile aldım seni hayatıma. Üç beş hikâyenle seni yaşadım ama sen olmaya çalışmadım. Biliyordum çünkü eğer sen olmaya çalışsaydım senin oğlun olmazdım. Hep sana benzettiler beni, hep yok işte seni bıraktı arkasında dediler. Yaşasaydı yaptıklarını yapardı yada anlaşamazdın dediler. iki dik kafalı insana bu dünya dardı dediler. dediler de dediler. Kimi zaman gülerek dinledim söylenenleri kimi zamansa yüreğim parçalandı. Hep şanslı gördüm kendimi benimle aynı kaderi paylaşan milyonlar arasında. Hiç olmazsa dokunmamıştım sana, koklamamıştım, sıcaklığını bir kez bile duymamış bir kere olsun azarını işitmemiştim. Bilmiyordum bu duyguyu nedir ne değildir bilmiyordum işte. Bilmek istemez miydim? Yada seni yaşamak istemez miydim? Seninle yaşanmış hatırladığım bir anım olmasını ve o anı rüyamda görmek için uykuya dalmayı ne kadar isterdim.
Ömrüm kim bilir kaç yıl sürecek bilmiyorum ama şimdiden yaşadığım otuz yıl kadar hibe ederdim Azrail’e. O kısacık anı yaşamak için…

Şimdi ise öylece elimde sigaram, bir yanımda tanrının yasaklı şerbeti o siyah beyaz çerçeveye bakıp gözlerimin buğusunda gecenin bilmem kaçında küfürler savuruyorum bu düzenini bu adaletini ve sistemini kargalara kovalattığımın sonrada eşeklere havale ettiğimin dünyasına. Ve o dünya içinde bu adaletsizliği var edene de sesleniyorum. İsyanım yüreğimden beynimden taşıp miraca yükseliyor. Yılardır kendime sorduğum sorunun cevabı yok yine bu gece beynimde. Neredesin? neden erkenden gittin? Neden direnmedin? Neden ha neden? Seni bana ilk anlattıklarında Azrail denen o muhtereme kafa tutacak bir deli Dumrul demiştim oysa ben sana o çocuk aklımla. Ama değilmiş işte. Yoksun dün olmadığın gibi bugünde yoksun ve yarında olmayacaksın. Hep olduğun yerde kalacaksın siyah beyaz bir çerçevenin içinde öylece bakacaksın benim olan bu dünyaya ve ben her sabah ve her akşam senin bu dünyada neden olmadığını sorgulayacağım aynı bilinmezliklerle…

Kimi zaman kızıyorum sana, seninde baba’na kızdığın gibi. Kimi zaman öfkem taşıyor kabından ve düşünüyorum. Acaba gözlerini kapatırken hiç düşünmüş müydün geride kalan senin olan emanetlerine sahip çıkacaklarını? Acaba hiç yüreğinden geçti mi sensiz kalınca senin emanetlerinin de seninle öleceğini? Senin kanından olana kimin ne kadar sahip çıkacağı? Kimin ona destek olacağı? Duyar gibiyim seni. Ama olmadı işte. Yaşadım gördüm. Baba yarısı diye bir gerçek yokmuş bu dünyada. Sadece insanlar beni görünce seni hatırlayıp gerçek mi, yalan mı olduğunu bilmediğim gözyaşları arasında kucakladılar beni. Ve sadece gördüklerinde ve sadece beni görüp seni hatırladıklarında. Şimdi nerede olduğumu ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı, yüreğimden nelerin geçtiğini ve ne zaman gülüp ne zaman ağlayacağımı kime neye nerede ve ne zaman kızacağımı bilen senin kanından daha doğrusu bizim kanımızdan olan tek bir Allah’ın kulu yok. Ne oldu bence biliyor musun? Bir büyüğün hatta senin ve benim hayatımda yeri olan büyüğün ağzından çıkan bir cümle “ÖKÜZ ÖLDÜ, ORTAKLIK BİTTİ.” Kusura bakma ben söylenenleri paylaşıyorum seninle. Ve biliyormusun, annem o sana deli gibi bağlı kadın ve senin emanetinin tek bekçisi Annem bana kızınca genelde “ÖKÜZ” diyor. Yok ben bu durumdan şikayetçi değilim neticede annem söylüyor, nede olsa seninde atan söylemişti. Kızacak darılacak bir şey yok. Baba’mın oğlumun ben o hayata veda ettiğinde öküz sıfatına sokulduysa, ben hayli hayli yaşarken öküz olmaya hazırım.

Kızabilirsin bana BABA. Yada ne bileyim bunları karşında söylesem ki şayet öyle bir alternatif olur muydu bilmiyorum ama neler olacağını tahmin edemiyorum. Ama gerçekler bunlar. Ve ben bu lanet olası ben senin oğlunsam ve varsa bir parça senden bana kalan bir şey gerçek buysa dikilirim arkasına. Gerçek bu. Kısa ve öz, herkes kendi dünyasında kendi hayatını yaşarken bir kez bile dönüp bakmadılar hadi bakmadıklarını boş ver de ne hal sordular nede hatır. Nerede ne halt yediğimi bile bilmeyen bu şahsı muhteremler, hadlerini ve hudutlarını zorlayıp hayatımda bir emek harcamadıkları halde beni yargılamaktan da geri kalmadılar. Beni, beni ben yapan yanlışlarımla beni orada burada yargıladılar, kendileri bir kez olsun aynaya bile bakmadan. Evet kızıyorum sana BABA, neden adam edemedin çevrendekileri yoksa zamanın mı yetmedi BABA?

Her şeyi boş ver. İnan bana hayatımda olmayan insanların ne söyledikleriyle bu denli ilgilenip karanlıklara teslim edemem yüreğimi. Sadece anlatmak istedim sana. o bana bakan siyah beyaz resimdeki keskin gözlü adamla hayatımda ilk kez paylaşmak istedim düşündüklerimi. İşte bu noktada dayanamıyor yüreğim. Oysa oysa gecenin bir vakti kapımı çalsan, otursan karşıma saatlerce ben sana anlatsam anlatamadıklarımı, saatlerce konuşsak ve artık kimsenin görmediği o yüreğimde birikmiş gözyaşlarımı akıtsam omzuna öylece seni koklayarak sıcaklığını duyarak olmaz mıydı? Sevdalarımı anlatsaydım sana, korkularımı, öfkemi ve hayata bakışımı yargılasaydın sabaha kadar. O bilindik cümleler dökülseydi ağzından, biz senin yaşındayken ile başlayan. Sonra bir hiddetlenseydik, bir gülseydik bir sarılsaydık birbirimize. Öylece dolu dolu sarılsaydın bana. Hiç bir şey söylemeden, ben işte o kucaklaşmada anlasaydım her ne yaparsam yapayım bu adam benim yanımda arkamda diyebilseydim
cesaretlenseydim. Evet cesaretliyim arkada olan ve beni bu güne kadar taşıyan kocaman yürekli bir Annem, dev gibi gördüğüm dedem ve o masum gözlerini üzerimden ayırmayan Anneannem ve benim kimi hallerimi bilen benimle dertleşen ve bana kızan bağıran kızsa da bağırsa da kıyamayan güzel yürekli insanlar var hayatımda. Var, var ama sen yoksun be Adam sen yoksun. Yokkkkk.

Baba ne demek? Hiç eksikliğini duymadım, duyurmadılar ama bu kavramı da bilmiyorum be BABA. Kimi zaman bir dost babasıyla sorunlarını anlatıyor bana öylece dinliyorum ve çözümsüzlükler içinde sadece dinlemekle yetiniyorum. Nasıl bir BABA olacağımı bile kestiremiyorum çünkü bilmiyorum be bilmiyorum. Bilmediğim anda ilkkez anlıyorum seni bu gece. Bana o çerçeveden öylece bakıyorsun ve ben dinliyorum seni. Hiçbir zaman ama ne olursa olsun zalime boyun eğmeyeceğim, doğrularımın peşinden yürüyeceğim kim ne derse desin ben ne olduğumu bildiğim sürece adımlarımı sağlam atacağım. O yalancı göz yaşlarına hiçbir zaman kanmayıp sadece gerçeğin yanında var olacağım. Senin olana sahip çıkmayan yüreklere yüreğimi ve beynimi kapatacağım. Kimseye yalancı tebessümlerle yaklaşmayacağım. Evet sen olamam ama sana layık olmayı başarabilirim BABA. Zaten benzer özelliklerimiz var yukarda dem vurmuştum o yüzden sen bana öküz diyeni saygıyla selamlayıp ama o öküzle senin olana sahip çıkmayan sana öküz diyeni bir sorgulayalım istersen BABA.

İnsan tanımadığını, görmediğini yada paylaşmadığını sevemezmiş. Varlığımdan beri hayatımda yoksun BABA ama seni tanımasam da, bilmesem de üç beş hikâyeyle var olsan da bende kısa bir ses kaydı dâhilinde ben seni çok seviyorum. O siyah beyaz çerçevenin içinde olsan da olmasan da ne olursa olsun seviyorum. Dedim ya hayatımda ilk kez seninle dertleştim bu denli keskin. Kimilerine bu cümleler mızrap olup batsa da batmasa da inan artık önemli değil. Umurumda hiç değil. Ben bunu başarabildim ya ve seninle yüzleşebildim ya yıllar sonra üç satırda da olsa işte ben bu gece hep sana sarıldım hem seni içtim hem seni yaşadım BABA. Hayatımda sadece bir kere keşke dedim ve o keşkenin içini dolduranda sendin.

Keşke var olsaydın, keşke bizimle kalsaydın.

5.005 Kere okundu
4 Yorum Yapıldı

Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar!

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba takipçilerimiz,

Bu aralar sürekli bloğa yazı yazmak geliyor içimden. Bende içimde, kafamda neler dolaşıyorsa direk yazayım diyorum. Yazayım ki belki benim kafadan birisi çıkar! Bugün sizlere bir hikayeyi paylaşacağım. Duyduğumdan beri sürekli aklımda ve sizlerinde beğeneceğinden eminim…

Bir hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.

-Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu hemen eski haline döndürür. Ve der ki,”Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”

ÜNLÜ BİR YAZAR, BU KONUDA ŞÖYLE DİYOR:

“İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.”

Bu hikayeyi duyduktan sonra gerçekten insanların bu şekilde olduğunu düşünmeye başladım. Sizce de öyle değil mi?

3.322 Kere okundu
6 Yorum Yapıldı