Ailenin yanından ayrılıp kendine ait bir eve taşınmak, her Türk gencinin en büyük hayallerinden biridir. Özellikle lise çağındayken annesi çalışmayanlarda ayrı eve çıkma isteği bir tutku halini almıştır, çünkü her türk ergeni amerikan pastası tarzında ottan boktan filmleri izleyerek büyümüştür.
Bu filmlerde her isteyenin annesi, babası evdeyken sevgilisini getirip rahat rahat seviştiğini, her akşam partilerde milletin; ağızlarına fıçılardan bira fışkırtıp,acayip seksi danslar edip sonra tavşanalar gibi seviştiğini görmüş ve kendi durumuna bakıp imkansızlıkları görüp iç çekmiştir. Bir kızı eve getirmek için ikna etmek, federeri çim kortta yenmek kadar zor iken, bide kızı eve getirmeyi annenin altın gününe gittiği bir ana denk getirmen lazım ki bu; tek yüzüğü, Mordor topraklarına ulaştırıp, Hüküm Dağı’nın alevlerinde yok etmekten daha zordur. Annenin gittiği günü öğrenirsin kız ikna olmaz, ‘bugün amcamalar geliyormuş babam erkenden evde ol dedi” der, gel bak ders çalışacağız havuz problemi anlatırsın bana diyerek, kızı ikna edersin tam ama bu sefer ev boş olmaz. beklersin boş günü, o gün gelir yarın bana geliyorsun demi dediğinde ”olmaz regly oldum ben her yerim ağrıyor” deyip seni mutsuzluk çukurunun dibine atar.
Yani azizim çok zordur çok , boş ev ve kızı bir araya getirmek işte bu zorlukları yaşayan bütün bünyeler, dört tane şehirdeki (ankara, izmir,istanbul,eskişehir) bir üniversiteyi kazanıp ayrı eve çıkma hayaliyle yanıp tutuşurlar çünkü hep akıllarında ”üniversitede kızlar teklif ediyormuş olum” kalıbı vardır ve zannederler ki bu şehirlere gelip bir öğrenci evi edinirlerse; bir gece güzel göğüslü, yuvarlak kalçalı sarışın aslı ile, bir gece mavi gözlü siyah saçlı deniz ile, bir gece esmer tenli, uzun bacaklı gizem ile sevişecek, hatta içinden derki ”azıcıkta şansımız yardım eder ise beyaz tenli kızıl saçlı 1.85 boyundaki afet burcuyla bile yatabiliriz”.
Lisede iken bu hayallerle yaşayan gençler üniversiteye gelince, ilk yıl yurtta kalırlar şehri tanımak ortamı falan tanımak için, ki bence de gereklidir yurtta kalmak, yurt hayatı da ayrı bir okuldur güzel dostluklar kurulur ama yurtta en fazla bir yıl kalınıp sonra eve çıkmak en makbulüdür. İşte buradan sonra konu ikiye ayrılıyor sevgili okuyucu, üniversitedeyken eve çıkanlar ve çıkamayanlar diye. Ve ben 1 yıl yurtta kaldıktan sonra eve çıkma hayalleri kurarken babam emekli olup, ailece benim yanıma taşındıkları için öğrenci evi hayallerim suya düştü, benim yaşadığım mutsuzluk yanında umut sarıkaya’nın mutsuzluk tanımları bok yemiş, o derce mutsuzdum okurken.
Ben üniversite hayatım boyunca ailemle yaşadığım için ayrı eve çıkma hayallerim devam ediyordu. Bu ayrı eve çıkma isteğinin çeşitli sebepleri var sevgili okur bunları şöyle sıralayabiliriz.
1) Artık belirli bir yaş gelip büyük şehirde olduğun için ve gerçek anlamda sevgililerin olduğu için, yukarıda bahsettiğim kızı zorla ikna edip eve getirme gibi çocukluklarla uğraşmazsın, zaten sevgilin de istiyordur sevişmeyi. amma ve lakin, ”bütün ankaralılar üniversiteyi ankara’da okur” kuralından dolayı kız arkadaşın da ailesi ile yaşıyordur (Ya da evet ben bir bahtsız bedeviyim) rahat sevişemezsin, hatta çok zordur sevişmek. Hep evi olan birilerine muhtaçsındır, hep şimdi annem gelecek, şimdi kaynanam gelecek stresi vardır, bazı zamanlar bu stres öyle büyür ki aletinin büyümesini engeller. Yani rahat rahat sevişeceğin günün hayallerini kurarsın, geceleri sabahlara kadar ”bir evim olsun artık ne olur” diye ağlarsın.
2) Çeşitli akrabalar gelir, anne kim geliyor diye sorduğunda sadece boş gözlerle baktığın cevabı alırsın: ”babanın amcasının oğlunun karısının kardeşinin dayısı gil geliyor” sen sadece ”hııımm” deyip dönersin odana. Ve gelirler konuşur da konuşurlar ”sen var ya küçücüktün gördüğümde ben seni, böyle cıbıl cıbıl geziyordun ortalıkta” tarzında kimseye faydası olmayan ama seni utandıran şekilde laflar ederler. En büyük hatayı yapıp yanlarına gitmezsen; ”geçen abuzer abinin yanına gittik, oğlu bi hoş geldin demedi üniversiteli olunca şımarmış bu çocuk” şeklinde arkadan konuşurlar.
3) Rahat sevişemezsin.
4) Gelip de kalanları vardır bide bu akrabaların,bunlar tuvaleti, banyoyu hep ihtiyacın olduğu anda işgal ederler, normalde sabah uyanıp donla işemeye gidip, sonra uykuna devam edersin ama her an karşına bir akraban çıkma riski olduğu için artık pijamanı giymelisindir ve pijamayı arayıp üstüne giyene kadar bütün uykun kaçar, kendine lanet edersin. Hadi uyudun tekrar diyelim ama ”misafirlikte fazla yatılmaz 8 da kalkılır en geç 9 da kahvaltı yapılır” kuralından dolayı bağıra çağıra kahvaltı yaparak senide uyutmazlar.
5) Rahat sevişemezsin.
6) Annen olur olmadık zamanda çamaşır makinesi, elektrikli süpürge,saç kurutma makinesi gibi, kafa siken makineleri çalıştırır sinir sistemini alt üst eder.
7) Rahat sevişemezsin.
8) Bazen yalnız kalmak istersin, hiç konuşmamak, sadece yatmak, susup oturmak istersin ama annen ve baban seni merak eder, soru sorar (haklı olarak seni düşündüğünden) sen ters bir cevap verirsin üzülürler, sonra sen onları üzdüğün için daha çok üzülürsün.
9) Rahat sevişemezsin.
10) Dostlarını istediğin zaman eve çağırıp içip, sıçıp, dağıtamazsın.
11) Rahat sevişemezsin.
12) Kaç yaşında olursan ol, kadın ol erkek ol ailenle aynı evde yaşıyorsan, 2 gece üst üstte dışarıda kaldığında ertesi gün sorular başlar, ‘yeter artık evin yolunu unuttun’ ‘bu gece de dışarıda yemeyeceksin değil mi’ gibi lafları yersin.
13) Rahat sevişemezsin.
14) Doğanın kanunu gereği en az 2 hafta da bir babanla, ortada fol yok yumurta yokken kavga edersin.
15) Rahat sevişemezsin.
16) Müziğin sesini istediğin gibi açamazsın hep bir rahatsız olan bulunur.
17) rahat sevişemezsin.
Evet burada yazılanlardan da anlaşıldığı gibi, sadece istediğim zaman sevişmek için ayrı bir eve çıkmak istiyorum sevgili okur, ama az kaldı az bir gün benim de kendi evim olacak, hatta o zaman yüksek lisansa başlayacağım, hem memur hem de öğrenci evi olacak. Yazı biterken Tony Joe White – Robbin` My Honeycomb çalıyordu sevgililerimle efenim.
Merhaba g’blog okurları..
Bu yazımda başlıktanda anlaşılacağı gibi “milli olmayı” yani “karşı cins ile birlikte olmayı – ilişkiye girmeyi” tartışıcaz.. Ancak bunu “kızların bakış açısı“ndan değil de “erkeklerin bakış açısı“ndan bakmayı daha uygun gördüm.
En çokta yeni ergenliğe giren genç neslimiz, bu tabirleri pek bilmemekte.. “Milli olmak” kavramını saf bir çocuğa sorsanız direk aklına “futbol” gelir 🙂 Ancak gerçekten de öyledir, benimde aklıma bu şekilde geliyordu.. Ancak bu “milli olmak” kelimesi nasıl oldu da, “karşı cins ile ilk defa birlikte olma” kelimesinin yerini aldı bende bilmiyorum. 🙂
Üstte de bahsettiğimiz gibi, karşı cins ile ilk ilişkiye girmenize “milli olmak” deniyor. Tabi ki bu kavram özellikle ilkokul-lise çağında çok yaygın. Çünkü karşı cins ile yatmanın-birlikte olmanın marifet olduğu düşüncesiyle hareket eden canlılar çoğunlukta.. Eğer böyle bir çevreye sahipseniz ve karşı cins ile ilişkiye girmeyip “milli” olmamışsanız, çevrenizdeki kişiler tarafından ayıplanırsınız.
Herkesin okul zamanlarında, sınıflarında kesinlikle 2-3 tip öğrenci vardır.. Bu tipler sınav zamanını hocaya hatırlatır, sözlüyü hocaya hatırlatır ve en önemlisi böyle konuları sınıfa dalga geçerek yayar.. Elbette ki bu kızların kulağına da gider. 🙂 ve o an “yerin dibine girseydim de duymasalardı” cümlesini aklınızdan geçirebilir ve arkadaşlarınıza küsebilirsiniz..
Ama kızlar aslında böyle konularda çok utangaçtır. Ancak onlarda insan, onlarında ihtiyaçları var.. Hatta erkeklerden 7 kat zevk aldığı da bilimsel olarak kanıtlanmıştır bile.. 🙂
– Yemek yapar.
– Dedikodu yapar.
Eğer ki okul zamanlarınızda üstteki gibi bir olay olmuşsa mutlaka kızlar bunun dedikodusunu yapmıştır.
Aralarından birisi der ki; “xxy daha milli olmamış.“
Oradaki bütün kızlar şaşırır. Hatta hiçkimseyle yatmayan kız bile şaşırır, kendi farklıymış gibi..
Sonra bunun bir muhabbeti açılır ki, orda olsanız hayatınızda duymadığınız şeyleri öğrenirsiniz.. Bazı kızlar vardır ki bir erkekten cinsellik hakkında çok fazla şey bilir.. Belki de geneli böyledir kızların tam bilmiyorum. 🙂
Ancak yukarda saydıklarımın hepsine sahip olupta karşı cins ile ilişkiye girmemişseniz, siz güzel bir eş ve hayat hakediyorsunuz.. Çünkü değişen bu toplumda artık “aldatmak, eş varken sevgili yapmak, biriyle yatmak” doğal olarak karşılanmaya başlandı. Toplumdaki düşünce ve fikirler gitgide kötüleşiyor.. Ha, aklınızdan geçirmiş olabilirsiniz; ” bu kızla yatsam vs. vs. vs.” diye.. Bırakın sadece aklınızda kalsın, düşünce olarak kalsın. Birde bunun öbür tarafını düşünün. Nefsinizi kontrol etmeyi bilin.
Artık normal olmayan, “abaza” bir toplumda yaşar olduk ve üstteki düşüncelere sahip olanlar sadece erkekler değil.. Böyle kızlarda var. Ancak ailemden aldığım terbiye, kızlar yönünden bu konuyu anlatmaya yetmiyor. Çünkü neler gördüm, neler.. inanamazsınız..
2-3 cümleyle bir örnek vereyim, zaten neden anlatmak istemediğimi vs. anlayacaksınız..
“Okul zamanlarında, öyle kızlarla tanıştım ki yatak hikayelerini anlatıyorlardı..“
Diyeceksiniz ki, “sana kur yapıyor anlamadın mı?” .. Böyle birşeyi yapmasına gerek yok. Başkasıyla yatan, benimledeee sizinledeee yatar. Bu olayı bana anlatıyorsa, yakın dostlarına artık detayına kadar anlatıyordur.. Hemde okul yıllarında !..
milli olmak vs. marifet değil.. Sizin okulunuzun bittiğini görüp, sizi mutlu şekilde evlendirmek isteyen ancak hiç bir şeyden habersiz o çalışan anne-baba’nıza üzülüyorum.
Son araştırmalara göre Dünya’ da 20.000 civarında üniversite bulunuyor ve bunların 168 i de Türkiye’ de. Yurt dışındaki üniversitelere başvuran öğrencilerimiz bilirler ki sıralama ve derecelendirme kuruluşları eğitim sektörünü çok ciddiye alıyorlar çünkü çok büyük bir market. Bu yüzden de her yıl farklı güvenilir kurumlar farklı sıralamalar yayınlıyorlar fakat uluslararası arenada durum böyleyken hala Türkiye’ de bu sıralamaları ciddi şekilde hazırlayan fazla kurum yok. Evimizden yurt dışındaki üniversitelerin başarı sıralarını görebilir ve öğrenebilirken, kendi ülkemizdeki üniversitelerimizin başarı sınırlarını çok net bir şekilde göremiyoruz. Her yıl lisans, yüksek lisans programlarıyla 2 milyondan fazla kişinin ilgilendiğini düşünürsek, en büyük yatırımımız olması gereken eğitimde yönlendirme açısından ne kadar geri olduğumuzu görebiliriz.
Türkiye’ de derecelendirmenin yapıldığı nadir kurumlardan biri URAP (University Ranking by Academic Performance). Akademik ölçüde başka ciddi bir kurum bulunmamakta. URAP farklı bilimsel kriterlere göre üniversiteleri sıralıyor ve bir derecelendirme çıkarıyor ama maalesef bu kurumun değerlendirmeleri şu an öğrenciler, velileri tarafından ve yetkililer tarafından pek bilinmiyor. Bu bilgisizlik te bizi okullarımızın, dershanelerimiz rehberlik bölümlerini sorgulamaya itiyor. Öğrencileri yönlendirmesi gereken okullar, gençlerin tercihlerini yapmada yardımcı olacak dershaneler öğrenciyi ne kadar bilgilendiriyor? Bilimsel veriler ve dereceler varken hala öğrencilerimiz etraftan duyduklarına göre seçim yapıyorlar.
Asıl problem ondan sonra başlıyor. Üniversite ve bölüm hakkında hiçbir bilgisi olmadan üniversiteye giden bir genç kendini toparlayana kadar, asıl amacını belirleyip, mutlu olana kadar okul bitiyor. Aslında baktığımızda bu yönlendirme sorunu gençlerimizin geleceklerinde çok büyük rol oynuyor.
İşte bu yüzden bu tip araştırmalar sürekli yapılmalı ve basında ciddi derecede yer almalıdır. Gençlerimiz kulaktan dolma bilgilerle değil, bilimsel gerçeklere dayanarak seçimlerini yapmalıdır. Ayrıca bu araştırmaları detaylandırmak gerekirse, bir genç için en iyi üniversite ve bölüm oradan ne kadar verim aldığı ile orantılıdır. Üniversite çok iyi, bölüm çok iyi olabilir ama öğrencinin o bölümden ve üniversiteden ne aldığı çok önemlidir. Dolayısı ile bu araştırma kriterlerinin içine yurt dışında olduğu gibi ve benimde üzerinde çalıştığım okulumu puanlıyorum projesi gibi kriterlerinde eklenmesi gerekir. gelecek kuşakların daha sağlıklı seçimlerine imkan sağlamak çok önem arz etmektedir. Bu doğru seçimler bireylere tek tek fayda sağlayacağı gibi, toplumu da ileri götürecektir.
Merhabalar g’blog okuyucuları,
Bugün sıradışı bir konu üzerinde duralım dedik ve erkeklerin hangi türünün daha tehlikeli olduğunu bulmaya çalıştık. 🙂
Tehlikeli, korkmanız gereken 4 erkek modeli şunlar;
Kıskanç, işkolik, bağlanmaktan korkan ve çapkın..
Elbette bunları sevgiliniz olarak hayal edin..
Sevgiliniz sizi el üstünde tutuyor ve pamuklara sarmalayıp sarmak istiyorsa, bu elbet çok keyifli bir histir. Ama dozu kaçtığında da dikkat edilmesi gereken bir durum söz konusudur. Çünkü bu erkek modeli, diğer erkeklerin sizi beğeneceğinden çok fazla endişe duymaktadır. Biriyle mesajlaştığınızda veya onsuz dışarı çıkıp bir arkadaşınızla buluştuğunuzda kıskançlıktan çılgına dönebilir.
Öncelikle ona tamamen açık olmalısınız. Ondan bir şeyler saklamaya başladığınız anda, onun güvensizliğini haklı çıkarmış olursunuz. Saklamayıp anlattığınız bazı konular onu sinirlendirebilir. Ama bu konularda bir gerginlik çıkardığında öncelikle siz sakin olun ve ondan bir şey saklamak istemediğinizi ve bunu onu çok sevdiğiniz için yaptığınızı söyleyin. Bu şekilde ona kendi problemiyle yüzleşmesini sağlamış olursunuz.
Bir sevgilinizin olmasına rağmen, evinizde sürekli yalnız yemek yediğinizi, televizyon karşısında yalnız keyif yaptığınızı, dışarı her çıktığınızda yanınızda partnerinizin yoksun olduğunu mu fark ettiniz? Ve onu ne zaman arasanız işte, değil mi? O zaman eşiniz işkolik demektir. Haftaiçi görüşemediğiniz gibi, iş dışı zamanlarda da işten dolayı yorgun olacağı için görüşemeyebilirsiniz.
Yapmanız gereken en önemli şey, onun bu iş meşgalesinin yerine bir başka uğraş bulmak.. Onun karakterine uygun bir aktivite, bir hobiyi onunla tanıştırabilir ve işi unutup onlara bağlanmasını sağlayabilirsiniz. Kendinizi de bu aktivite veya hobiye katmayı unutmayın ki, birlikte bolca vakit geçirebilin..
“Seni çok seviyorum, ama bir ilişki istemiyorum, Seninle çok güzel vakit geçiriyorum, ama benden çok fazla bir beklentin olmasın.”
Sevgili, daha doğrusu sevgili adayınızdan duyduğunuz sözler bu şekildeyse, onun gerçek anlamda bir bağlanma korkusu var demektir. Bunun altında yatan genelde önceki deneyimlerinden kaynaklamaktadır.
Öncelikle sakin olun. Bunu ona en güzel şu şekilde ifade edebilirsiniz:
“Sensiz de dışarı çıkabilirim, programlar yapabilir, arkadaşlarımla buluşabilirim; ama seninle olursam bu zamanın daha güzel geçeceğini düşünüyorum.”
Beklentilerden bahsetmekten, birlikte gelecek planları yapmaktan ve onun fazla üzerine gitmekten kesinlikle kaçınmalısınız. Kendi hayatınızın onsuz da gittiğini görünce o zaten size dönecektir.
Onunla gittiğiniz her davet, yaptığınız her program tamamen stres dolu mu geçiyor?
Çünkü ortamdaki her kadınla flört ediyor veya hemen her kadına fazla yakın davranıyor. Yakınlaştığı kadınların onu beğeniyor olması onu iyice havaya sokuyor. Bütün bu durumlar da haliyle sizi çileden çıkarıyor. Size acı çektiren çapkın sevgili, en tehlikeli erkek modelidir.
Peki çapkın sevgiliyle nasıl başa çıkılır?
Ona bu çapkınlık özelliğini bir suçmuş gibi yansıtmayın. Sadece sınırların ne olması gerektiği konusunda onunla konuşun. Açık görüşlü olmanız ve bu durumdan rahatsız olduğunuzu; kadınlarla elbet konuşabileceğini ama flört durumuna geçmesinin ilişkinizi zedelediğini söylemeniz doğru olacaktır. Bu konuşmaya rağmen çapkınlıklarını sürdürüyorsa, karar size kalmıştır..
Merhaba g’blog bayan okuyucuları,
Her zaman “erkekler nasıl kadınları baştan çıkartır” bunlar tartışılır.. Bugün biz bunu ters orantıyla ” kadınlar erkekleri nasıl baştan çıkartır” olayını araştırdık.. Bir erkek olarak okudum ve onayladım.. Altta yazılanların birkaçını bana yaparsanız hiç fena olmaz. 🙂
İlişkiler aslında çok basittir.
Biriyle tanışırsınız ve aşık olursunuz.
Eğer işler iyi giderse sonsuza kadar mutlu olursunuz. Ama doğru erkeği ya da kadını çok nadir bulursunuz.
1) Hoşlandığınız bir erkeği çok kalabalık bir ortamda gördünüz. Onunla nasıl konuşursunuz?
En iyisi yanına gidip birşeyler içme teklifinde bulunmak olabilir ancak unutmayın, araştırmalara göre bir erkeğe açıkça asılan kadınlardan erkekler çok hoşlanmıyor.
Bu nedenle göz göze geldiğinizde ona gülümseyin. Bir erkeğin ilgisini çekmek için en etkili taktik gülümsemektir. Bunu yaptıkları zaman erkeklerin yüzde 60’ı bu tepkiye karşılık verir ve konuşma ihtiyacı hisseder.
2) Kendilerini çekici bulmayan kadınlara müjde! Gönderdiğiniz sinyaller erkekler üzerinde görünüşünüzden daha fazla etki bırakıyor.
Bir saat içinde her göz göze geldiğinizde hafifçe kereden fazla gülümsemek, bakıp gözlerinizi kaçırmak erkeklerin ilgisini çekmek için en önemli hareketlerden biri.
3) Daha önce bir yerde karşılaştık mı?
Hayatınızda aradığınız erkeğin olmadığını söylemeden önce etrafınızdaki erkek arkadaşlarınıza bir göz atın ve ilginizi çeken biri olup olmadığına bakın. Çoğu ilişki arkadaşlıklardan doğar. Erkekler kız arkadaşlarından kadınların erkek arkadaşlarından etkilendiğinden iki kat daha fazla etkilenirler.
4) Dudaklarımı oku!
Dudak parlatıcısı kullanmak ilgi çekme şansınızı artırır. Erkeklerin ilk izlenimlerinin iyi olmasında parlatıcılar önemli bir rol oynuyor. Dudak parlatıcısı sürüp göz temasında bulunun ve gerisini ona bırakın!
5) Akşam yemeğinde insanların onaylamadıkları davranış istatistikleri.. Siz bunları sakın yapmayın!
Aşka Bağımlı mısınız?
Aşk beyine değişik şeyler yaptırıyor. Aşık olan insanlarda mutluluk hormonu daha fazla salgılanıyor. İnsanlar kırık kalplerinden bahsettikleri zaman düşündüğünüzden daha şiirsel konuşabilirler. Aşık olduğumuz zaman ortaya çıkan kimyasallardan biri oksitosindir. Bu kimyasal değişikliklerin beynimizde yer almasına neden olur. Bu kimyasal sayesinde eski sevgilimize hissettiğimiz aşkı yeni aşık olduğumuz kişiye olan aşkımızla değiştirebiliyoruz.
Erkeği Baştan Çıkarmak İçin;
“Lütfen merhamet, dizlerimin üstüne çöktüm, sen benim son baştan çıkarıcımsın.” diyordu bir şarkısında Alice Cooper..
Baştan çıkarma, şeytan’ın tasarladığı bir oyun mudur ? !
Bunun cevabını aramak bizi huzura götürebilir. Ben bu şarkıyı ne zaman dinlesem şeytan’ın değil, insanın nasıl baştan çıkmaya ve çıkarılmaya hazır olduğunu düşünürüm.
İnsanları “yoldan çıkaran” hileli bir oyun baştan çıkarma.
Tanrıyla ve düzenle dans edecek kadar cüretkar, insanı ve vicdanı yok edecek kadar güçlü..
İnsanlığa karşı kullanıldığında ise nasıl adlandırılırsa adlandırılsın; ‘katliam, vahşet, cinayet‘, utanç verici olaylara yol açabiliyor.
Çünkü insan kendi mutsuzluğundan sorumludur.
Gökyüzünden birbiri ardına bırakılan bombalar, çoluk-çocuk tüm masum vücutları parçalarken, hâlâ şeytan bu insanlık suçunun tek zanlısı olarak gösteriliyor. Öyle gösterilse de, “düştüğü yeri yakan” o ateş parçalarını şeytan icat etmemiştir.
Çünkü kibriti çakan hep ademoğlu yani insanoğlu olmuştur…
Baştan çıkarma, sol cebinde daima “sahteliği” taşıdığı için, insan bedenini felce uğratan bir tür zehre benzer. Kana karıştığında onu durdurmanız imkansızdır.
Karşı cinsi baştan çıkarmak için cazibenizi kullanarak teşhirciliğe başvurmanız sizi başarıya ulaştırmaz. Eğer hâlâ bu oyuna başvuruyorsanız, en önemli silahınızı kullanmayı bilmiyorsunuz demektir.
“Teşhircilik belki karşı cinsin arzularını harekete geçirebilir, ancak seni de baştan çıkarmayabilir. Cinselliğin ön plana çıktığı anlarda savaşçı, kişiliğinden ödün verip aşağılanmak pahasına, oyunu kazanmaya çalışır. Yani basit ve ucuz bir eyleme girişir. Doğal olmayan ama kişinin kendi yeteneğiyle karşı cins üzerinde hakimiyet kurmak için geliştirdiği soylu ve kutsal bir oyunda baştan çıkarmadan söz edilebilir.”
“Erkeği Yatakta Çılgına Çevirmenin 203 Yolu” ve “Her Kadındaki Aşk Tanrıçasını Serbest Bırakmanın 227 Yolu” adlı kitaplarıyla üne kavuşan Olivia St. Claire bakın ne öneriyor:
‘Sevdiğiniz erkekle tutkulu bir ilişki yaşamak için vücudunuzun her santimetre karesini erotikleştirin.‘ diyor.
1- Kendinizi sevin
Belki çok sıradan ama çoğu kez dikkate alınmayan bir öneri..
Eğer kendinizi sevmezseniz, kimse sizi sevmez ve önemsemez. Kendinize küçük hediyeler alın, vücudunuzu mis kokulu losyonlar, kremlerle ağır ağır ovun, damak tadınızı lezzetli tatlılarla ödüllendirin, afrodizyak yemekler yiyin… (istiridye, avokado, mango, incir, vb.)
Bunlar, bedeni ve zihni ödüllendirerek erotik duyguları harekete geçiren şeylerdir.
2- Seksi giyinin
Bazen yüksek ve sivri topuklu bir ayakkabı, şeffaf bir giysi, göğüsleri dikleştiren bir sutyen, kırmızı renk bir ruj, dar bir gömlek, çekici noktaları belirginleştirmek, kusurları örtmek için yeterlidir. Tayyörle bile erkeği baştan çıkarabileceğinizi unutmayın.
Ayrıca yürüyüş ve duruşun da çok seksi olabileceğinizi unutmayın.
3- Müzikli erotizm
Bir müzik parçası özel bir geceye ayrı bir erotizm katabilir.
Klasik ortamlar için: Carmina Burana (Carl Orff), Ronmeo ve Juliet (Prokofief), Şehrazat (Nikolay Rimskij-Korsakov)
Modern ortamlar için: Black Magic Woman (Santana), Enigme (Enigma), Fly Me To The Moon (Frank Sinatra), Sweetest Taboo (Sade), Unforgettable (Nathalie ve Nat King Cole) çok uygundur.
4- Kokuların gücü
Burun aşkın en güçlü silahlarındandır.
İç gıcıklayıcı bir parfüm, kokulu mumlar, tütsüler; ortama, bir aşk gecesi için çok uygun gizemli ve sıcak bir hava kazandırırlar.
5- Fantezisiz olmaz!
Hayalgücü yaratıcılık için esastır. Bir ilişkinin monotonluğunu, rutini kırmak için en iyi araç hayal gücüdür. Erotik düşlerinizi bastırmadığınız sürece, cinsel yaşamınız daha hareketli ve tutkulu olacaktır.
6- Arzulandığını bilsin.
Telesekreterine erotik mesajlar bırakın, okuduğu kitapların arasına ya da yastığın altına aşkınızı dile getiren küçük notlar koyun, en olmadık yerlere “özel fotoğrafınızı yerleştirin.”
Şimdi “zaten erkekler baştan çıkmaya her zaman hazır” diyebilirsiniz… Bir bakıma doğrudur da…
Ancak çoğu erkek kendi olan kadınları daha çok sever. Kendi olmamanın, farklı görülmek istemenin samimiyetsizliği, daha ilk buluşmada su üstüne çıkar.
Ya da ufak bir kazımayla alttan esas benliğiniz belirir.
Bana kalırsa yalnızca kendiniz olun. Yaşamanın erdemini bilen, kendini tanımaya ve evrensel bütünlük içinde gelişmeye çalışanlar, daha etkileyicidir.
Çünkü onların ışığı samimidir, yalancı spotlar gibi geçici değildir.
Samimiyetsizliğin parlak spotları söndüğünde ve kendinizle baş başa kaldığınızda yalnızca tek bir kişiyi aldatamazsınız: Kendinizi!
Sizi sürekli değiştirmeye zorlayan sistemler ve insanlar karşısında, “kendi olmak“, insanın kendi olarak kalabilmesi, en etkileyici ışıktır…
İşte o zaman anlarsınız: Ne baştan çıkarmaya ne de çıkarılmaya ihtiyacınız vardır!…