Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

İnsanlarla İyi Geçinmek İçin 9 Kural..

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhabalar,

En büyük insan ihtiyaçlarından biri benzerlerimizle iletişim kurabilmek, anlamak ve anlaşılmaktır. Eğer anlaşılmazsak ya da taleplerimiz yerine getirilmiyorsa, perişan oluruz. İlgilenilmek ve ihtiyaçlarımızın tatmin edildiğini görmek, neşe verir. Dengeli ve mutlu insanlarla geçinmek kolaydır; ilginç ve dinamik olabilecek zor insanlarsa; bir meydan okumayı temsil ederler. Kötü ilişkiler sinir gerilimlerine neden olurlar ve özgüvenimizi zedelerler, dolayısıyla anlaması kolay olmayan insanlarla geçinebilmek için mutlaka özel bir çaba harcamalıyız.

1. SOHBET

Sohbet, elbette düz sözcük alışverişinden çok daha fazlasını ifade eder. Kişisel ilişkilerimizde birbirini anlama arayışıdır. Anlamayı başarmanın en iyi yolu, mizah anlayışı ve sevecenlikle sağlamlaştırılmış dürüstlüktür. Belki de en önemli gereklilik diğer insanla özdeşleşmeye çalışmak, onun sorunlarına sempatiyle yaklaşmaktır. Tüm sohbetlerimizde kastettiğimiz anlamı ifade edebildiğimizden emin olmaya çalışmalıyız. Eğer doğru sözcükleri seçmeye özen gösterirsek yanlış anlamalar çoğu kez engellenebilir.

Bir başka sorun da kötü dildir. Doğal olarak pek çoğumuz zaman zaman küfür ederiz, ama bu konuda eski kafalı ve aşırı duyarlı olabilecek hiç kimseyi gücendirmemeye dikkat etmeliyiz.

Tam olarak beden dili, bir mesaj iletir. Göz göze ilişki beden dilinin en önemli yönüdür. Birisine bakmadan onunla iyi geçinmek neredeyse tümüyle olanaksızdır. İnsanlarla konuşurken ilgimizi ve dostluğumuzu göstermek için gözlerine bakmak zorundayız. Bir sohbete başladığınızda, zihninizi yeni konulara ve ilginç fikirlere açmaya hazırlıklı olarak , ilgi alanları ve hobiler hakkında sorular sormaktan daha başarılı bir devam etme yolu yoktur. Herkesin bir ana ilgi alanı vardır.

2. DİNLEMEK

Dinlemek sohbet etmenin asli bir parçasıdır. Dinlemek –gerçekten dinlemek- çok özel bir hünerdir. Doğuştan gelmese de geliştirilmesi mümkündür. İki tür dinleme vardır. Aktif ve pasif. Sohbet normal bir “ver ve al” mıdır, yoksa birilerini dertlerini bize dökmeleri için cesaretlendirmeli miyiz? Aşırı gevezelik eden insanlar bazı saklı acılarının ve nevrozlarının üzerini örtüyor olabilirler ve bu çoğu kez sorunları hakkında konuşmalarına yardımcı olur. Umutları ve korkuları açığa vurmak kimilerinin daha tereddütsüz ve kendine güvenli hissetmelerini sağlayabilir ve arkadaşlığı derinleştirmek iletişimi geliştirir.

3. TELEFON

Telefon bir çok insanın sinirlerine dokunur; telefonu başka türlü konuşma şansı bulamayacakları insanlarla bağlantı kurmalarını sağlayan büyük bir araç saymaktansa, onları kahretmek için bekleyen bir çeşit canavar olarak görürler. Halbuki telefon sayesinde uzak mesafelerdeki arkadaşlarımız aniden yanımızda biterler, sesleri sanki bizimle aynı odadaymışçasına sıcak ve canlıdır.

4. İNSANLARA YAZMAK

Hepimiz bir arkadaştan mektup almanın sevincini biliriz ve düzenli bir mektuplaşmada tatmin edici çok az karşılıklı alışveriş ilişkisi vardır. Eğer kendimizi bu yolla ifade etmekte zorlanıyorsak ve mektuplarımızı daha canlı ve ilginç kılmalıyız. İnsanlar armağanlar ve konukseverlik için teşekkür mektupları yazarlar. Pek çoğumuz taktirlerimizi aktarmak ve teşekkür etmek için teşekkür mektubu yazarız. Herkes ilginç bir bölgeden gönderilmiş posta kartları almayı sever, üzerinde ne resmi olursa olsun, ama eğer katlarınızı özenle seçerseniz ek sevinç verirsiniz ve arkadaşlarınız sizin düşünceliliğinizi anlar.

5. FARKLI YAŞLAR VE ALTYAPILAR

Her yaştan insanla ilişki kurabilmek için kendimizi onların yerine koymaya çalışmalıyız, onların yerinde olduğumuzu hayal etmeliyiz. Bu güven doğrudan bir yaklaşım biçimidir ve çocuklarla uğraşırken özellikle önemlidir. Farklı kuşaklar her zaman kökten konular hakkında olduğu kadar küçük meselelerde de anlaşmazlık içindedirler ve kısa zamanda “dilediğin gibi yaşa ve dilediği gibi yaşamasına izin ver” noktasında uyuşulur, kısa zamanda bu farkların yol açabileceği ayrılıkların ve dertlerin üstesinden gelinebilir.

Pek çok insanın dışarıdan gelenler hakkında kuşkuları vardır, hele bir de renkleri farklıysa. Tüm iyi, kötü ve orta tipler olduğu gerçeğini ne kadar çabuk kabul edebilirsek o kadar çabuk yabancılarla ilişki kurmanın tadını çıkartabilir, dostça arkadaşlıklar kurabiliriz.

6. ZİYARETÇİLER

İnsanları evlerinde ziyaret etme ve onları kendi evlerimize davet etme geleneği dünya çapında yaygın ve nefis bir gelenektir. Konukseverlik göstermek ve görmek kesinlikle yaşamın en büyük zevklerinden biridir; fakat konuk ağırlamanın stresinden kurtulmak istiyorsak yapılacak ve yapılmayacakları göz önünde bulundurmalıyız. Hoşlanmadığımız konuklarımızı ağırlamak hassas bir işlemdir ve sorun yaratabilir. En mutlu ziyaretler ise çok sevdiğimiz arkadaşlar ve akrabaları ağırlamaktır.

Hasta ziyaretleri ise hastalar için çok şeyler ifade etmektedir. Neşeli giysiler giyilmeli neşeli bir gülümseyiş takınılmalı, küçük de olsa bir hediye alınmalı. Ziyaret saatlerinin daha keyifli geçmesini sağlamalıyız. Hastaya nasıl hissettiği sorulmalı ve ilgiyle dinlemeliyiz. Pozitif moral vermeli ve asla kimseye berbat göründüğü söylenmemeliyiz.

7. ZOR İLİŞKİLER

Bazı insanların ısrarcı bir biçimde saldırgan oldukları gerçeğiyle yüzleşmeli, eğer mümkünse, onları yaşamlarımızdan çıkarmalıyız. Yalnızca zor insanlarla yaşamak ve çalışmak zorunda kaldığımızda yada bizim yardımımıza ihtiyaç duyduklarında bir çeşit uyumlu söyleşiye ulaşabilmek için özel bir çaba harcamak gerekir.

8. GÜNLÜK İŞLER DÜNYASI

Alışveriş dükkan çalışanları ile müşteriler arasındaki ilişki her iki taraf için de hassas bir ilişkidir. Her iki tarafta yorgundur. Çalışanlar saatlerdir ne denli zor olursa olsun baş etmeye çalışmaktadırlar; müşteri de büyük olasılıkla aradıklarını uygun bir fiyata bulabilmek için dükkan dükkan dolaşmış, ayaklarına kara sular inmiştir. Mağazalarda insanlarla iyi geçinmek rizikolarla dolu bir iştir, sabırlı ve iyi huylu olabilmek için hepimizin özel çaba harcaması gerekir.

İş dünyasında mutlu olmak istiyorsak olağanüstü esneklik ve diplomasi talep eder. Buralarda etrafımızdakilerle iyi ilişkiler kurmak hayati bir önem taşır. Eğer işimizden nefret ediyorsak, kendimize neden devam ettiğimizi sormalıyız. Sorunun çözümü için kendimize şu soruları sormalıyız.

Kendimizi işi yapmak için yeterli hissetmiyor muyuz ?

Bu iş için doğru insan değil miyiz ?

İş arkadaşlarıyla iyi geçinmiyor muyuz ?

ç. Patronumuzu sevmiyor muyuz ?

Bir otorite konumundayız ve yanımızda çalışanlar bizi sevmiyorlar mı ?

Öz güvenimiz yok mu ?

9. KENDİMİZLE İYİ GEÇİNMEK

Başka insanlarla iyi geçinmek; çatışmaları çözmek, uyum yaratmak ve beraberce oldukça mutlu zamanlar geçirmek diye tanımlanabilir. Kendimizle iyi geçinmek, kendi kişiliğimizin farklı yönleri arasında geçen uyumlu bir ilişki biçimini çağrıştırır. Eğer karanlık ve aydınlığın, olumlu ve olumsuzun, bencil ve ilgilinin oranlarından memnun değilsek, o zaman kendimizle de pek iyi geçinemeyiz. Kendimizden hoşlanmadığımız sürece başkalarından da hoşlanamayız.

Kendi duygularımızın oldukça farkındayızdır. Anlaşılmamak, değeri bilinmemek, görmezlikten gelinmek gibi. Fakat bazen başkalarının duygularının farkına varmakta yetersiz kalırız. İnsan ilişkilerinde hayati önem arz eden tepkilerimiz, her zaman başkalarını nasıl anladığımıza dayanır. Kızgınlığımız haklı nedenlere dayandığında durumu kaçınılmaz bulsak da, kızgınlık bir zehirdir, yakınlık ise bir ilaç.

Yaratıcı canlandırma iyi bilinen bir iyileşim yöntemidir ve kanserin tedavisinde bile başarılı sonuçlar almıştır. Zihin Alpha seviyesinde derin dinlenme içindeyken, yaratıcı hayal gücünün, fiziksel sağlığımız ve genel davranışlarımız üzerinde şaşırtıcı bir etkisi olduğu bilinir. Pek çok sporcu bunu kullanır ve onlara zihinsel tutumların kendi uzmanlıklarındaki önemini hiç kuşkusuz kanıtlamıştır.

Sağlıklı yaşamak için uyumlu ilişkiler hayati önemdedir ve zor ilişkileri geliştirmek için harcadığımız emek pek çok beklenmedik yönden yaşamımızı zenginleştirir. Karşılıklı şefkat ve anlayıştan daha ödüllendirici bir şey kesinlikle yoktur. İnsanlarla iyi geçinebilirsiniz. Bu bize bağlı…

Yazar : Dıanne DOUBTFIRE / Alıntıdır.
12.910 Kere okundu
Yorum Yok :(

Hayali Yaşarken, Gerçeği Kaybetmek..

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba arkadaşlar,

Yeryüzünde yaşayan çoğu insan hayatı boyunca pek çok hayal kurar ve bunlara ulaşabilmek için çok çalışır. Kimi bu dünyaya yönelik hayaller kurarken, kimi de İslam uğruna yapabileceklerini ve tüm bunların kendisini ulaştıracağı güzel sonucu düşünür, hayal eder.

Sadece bu dünyayı düşünen ve bütün planları ve istekleri bu dünya üzerine kurulu olan insanlardan bazıları, kurdukları hayallere öylesine kapılırlar ki, çoğu zaman gerçek hayattan uzaklaşırlar.

Mesela üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin ders çalışıp sınavlara hazırlanmak yerine, üniversiteyi kazandığını ve okul hayatı boyunca neler yapacağını hayal etmesi ya da tatil hayalleri kurması, tüm geleceğini olumsuz yönde etkileyebilir. Bunu bilerek çalışmayı bırakmak ve hayal kurmak, aslında gerçek olmayan bir dünyada oyalanmak, başıboş gezmek gibi bir şeydir.

İnsan, gerçek olmadığını ve bir süre sonra uyanacağını bile bile hoşuna giden bir dünya yaşatır hayalinde. Nefsini sınır tanımadan doyurmayı hedeflerken, kaybettiği zamanın farkına varamaz çoğu zaman. Hayal kurmak güzeldir, ancak zaman hızla ilerliyorken ve kaybedilecek tek bir saniye bile yokken hayallere dalmak insanı büyük yıkımlara sürükler.

Bu dünyaya geliş amacını nefsini doyurmak olarak düşünen insan için de yaşadığı hayat, hayal âleminden farklı değildir. Bu dünyanın geçici bir oyalanma yeri olduğunu ve asıl hayatın ahiret yurdu olduğunu bildiği halde insan, gerçek hayatı için hiç bir şey yapmıyorsa ve tüm hayatını nefsini doyurmak için yaşıyorsa, ömrünü hayal kurarak geçiren bir insandan hiçbir farkı kalmaz.

Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (En’am Suresi, 32)


Yaşanan bu hayal âlemini insana çekici ve süslü gösteren şeytan, insanları sonu gelmeyecek isteklerle ve hırslarla kandırarak, sonunda ölüm olan bu dünyaya sımsıkı bağlar. Ölümle birlikte gerçek hayata uyanan insan ise kendisine tanınan süreyi oyalanarak geçirdiği için büyük bir pişmanlık yaşar. Bu pişmanlık üniversite sınavına hazırlanmayan ve kazanamayan bir öğrencinin yaşadığı pişmanlıktan çok daha büyüktür. Sonsuz hayatını ebedi olarak ateşe atan ve aslında gerçek olmayan bir hayal için boşa vakit kaybeden insan için artık geri dönüş yoktur.

Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi ‘yok sayarak tanımadıkları’ gibi, Biz de bugün onları unutacağız. (Araf Suresi, 51)


Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: “Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz’in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık.” (En’am Suresi, 27)

Geri dönüşü olmayan bir yola girip son bir fırsat istemek yerine, o yola girmeden önce bize tanınan zamanı çok iyi değerlendirmeli ve yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek yaşamalıyız.

Tek hayalimiz Allah’ın rızasını kazanmak ve cennetine kavuşmak olsun inşallah. Hayallerin peşinden koşarken gerçekleri kaybetmemek dileğiyle…

Alıntıdır..
3.049 Kere okundu
2 Yorum Yapıldı

Tutunamayanlar; Hayali Kahraman “Olric”

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba arkadaşlar,

Çevremde ki insanların bu kitaba yoğun ilgisinin olduğunu gördüm ve kitapta geçen konuşmaları paylaştıklarını farkettim. Bende araştırayım dedim ve hayran kaldım. Temasını da satın aldığımız beyazıt arkadaşımızın sitesinde de görmüştüm ancak fazla ilgimi çekmemişti. En yakın zamanda gidip Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar kitabını alıcam.

Çok beğendim, harikaaa..

Sizlere tutunamayanlar kitabında yer alan, Oğuz Atay ve hayali kahramanı olan olric arasında geçen konuşmalardan bazılarını vericem.

———————————–

– Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı olric?

+ Oklarımız bitene kadar efendimiz.
———————————–
– Efendimiz çok hiddetlenseniz bile küfretmiyorsunuz,Siz hiç kötü söylemez misiniz?
+ İçimden sövüyorum olric!
———————————–
– İnsan nedir bilir misin Olric..?
+ Nedir efendimiz..?
– İnsan; Ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara “Ağaçları Koruyunuz” Yazandır..!
———————————–
– Bazen yok olmak hiç olmaktan iyidir Olric..!
+ Yok mu olalım efendimiz..?
– Varmı’ yız ki Olric…!
———————————–
– Ne çok şey biliyor bu insanlar Olric ?
+ Herkes işine geleni biliyor efendimiz..
———————————–
– Gidelim mi olric?
+ Gidelim efendimiz..
– Nereye olric?
+ O’na efendimiz..
– O nerde olric?
+ Kalpte efendimiz..
– Gidelim olric..
– Ya , ya o kalp doluysa olric?
+ Sanmam efendimiz..
– Dönelim olric, içime bir şüphe düştü!
———————————–
– Ne zoruma gidiyor biliyormusun olric?
– Ne Efendimiz?
– O’na yazdıklarımı O’ndan başka herkes okuyor..
———————————–
+ Elimde olmayan şeyler var olric.
– Nedir efendimiz?
+ Elleri olric elleri..
———————————–
– Biliyor musun Olric, benim bir çok dostum var.
+ Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.
———————————–
+ İnsanlara zor olmuyor mu Olric..?
– Ne zor olmuyor mu Efendimiz..?
+ Her sabah iki yüzlerini yıkamak Olric..!
———————————–
+ “Tutunamayanlar” okuyun! Ama tutunanlara okutmayın!
– Nedenmiş Efendimiz ?
+ Bizi anlamazlar Olric, gülüp geçerler bize !
———————————–
– Sevmek nedir olric?
+ Sevmek sessizliktir efendimiz…
– Susarsam bilmez ki sevdiğimi olric?
+ Susarak haykırınız efendimiz…
———————————–
+ En tehlikeli kelime nedir Olric?
– Ama’dır efendimiz.
+ Neden Olric?
– Önceki söylenen her söylemi ve kelimeyi öldürür efendimiz.
———————————–

– Dilencileri bilir misin Olric?
+ Sizin sayenizde onu da öğrendik…
– Benimle hiç böyle konuşmazdın Olric…
+ Bir tek Acınızın Asaleti kaldı, onu da kaybetmeyin efendimiz…

———————————–
+ Hep geçer mi diyorlar ya Olric sence de geçer mi ?
– Geçer elbet Efendim bazısı teğet geçer… Bazısı deler geçer.. Bazısı deşer geçer … Bazısı parçalar geçer .. Bazısı yırtar geçer..
Ama Mutlaka Geçer..!
———————————–

– Sabahlar olmasın Olric..!
+ Siz zaten hep geceye mahkumsunuz efendimiz..

———————————–
– Olric bana edilgen bir kelime söylermisin?
+ Emin misiniz?
– Evet Olric, hemde en yakıcı olanını söyle.
+ Silinmek efendimiz.
– Yeterince edilgen mi?
+ Fazlasıyla edilgen..
———————————–
– Sus olric! düşünüyorum.
+ Düşünmek ne haddinize efendim?
– Descartes düşündükçe var oluyor.
+ O düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz..
———————————–
– “Hayatı ıskalama lüksün yok” dedi Nazım..
– Ben ıskaladım olric,bir şans daha veremezler mi?
———————————–

-Hani yarınlar güzel olurmuş diyorlardı Olric, bu yaşadığımız gün de dün’ün yarın’ı değil mi?
+ Kandırıyorlar efendim, kandırıyorlar…

———————————–

– ‘Zaman’ sözü çok can yakar be olric,çok can yakar.
+ Öyle ama zaman herşeyin ilacı derler efendim.
– Madem öyle fazlası intihara girmez mi olric?

———————————–

– Biliyor musun Olric,artık yalnızlığı bile çok seviyorum.

Sırf onun eseri diye…

———————————–

– Hayatta 3 yanlışım oldu Olric.
+ Ne gibi efendimiz?
– Tanıdım,inandım,güvendim.Ama 1 doğrum oldu.
+ O nedir efendimiz?
– Sevmek Olric.Fakat sende bilirsin ki 3 yanlış bir doğruyu götürür.
+ Gidelim efendimiz..

———————————–
– Gitme vakti geldi olric.
+ Nereden gitme vakti geldi efendimiz?
– Kalbinden olric kalbinden.
+ Hiç gelmemiştiniz ki efendim.
– O zaman neden bu kadar canım acıyor olric ?
+ Çünkü hep kalbindesiniz sanmıştınız oysa bi kere bile sizi kalbine almamıştı efendim.
– Beni neden uyarmadın olric ?
+ Aşkından sağır olmuştunuz efendim.
– Anladım olric..
———————————–
– Neden Sustun Olric ?
+ Susmadım Yalnızlığımla Konuşuyorum Efendim ..
– Ne”diyor Olric ?
+ Sessiz Olun Efendim ..
———————————–
– Benim bir hayalim var olric..
+ Hayaliniz ne efendim?
– Bir hayalimin olması olric..
———————————–
———————————–
Bu kadar derinden seven biri, nasıl olmuşta sevdiğine kavuşamamış inanamıyorum. Yukarıdakiler gibi içten, duygu yüklü konuşmaları görürsem daha da ekleyeceğim. Şimdilik sizlere sunabildiklerim bu kadar.
İyi günler tutunamayanlar…

 

 

 

50.318 Kere okundu
14 Yorum Yapıldı

Blog Yazarlığı Yaparak Para Kazanmak!

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Herkes internetten, oturduğu yerden para kazanmak istediğini ve Google’da araştırdığına şahit oldum. Aslında internetten para kazanmanın pek çok yolu var ancak, bu makalemizde blog yazarlığı yaparak para kazanma yollarından bahsedeceğiz. Kim oturduğu yerden, bilgi birikimini kaleme dökerek para kazanmak istemez ki ?

Download Başına Para Kazanma:

Bu yöntemde bloğunuza sürekli yeni kaynaklar koymalı ve ziyaretçilerinizin indirmelerini sağlamalısınız.

Tıklama Başına Para Kazanma (PPC):

Google Adsense vb. tıklama başına ödeme yapan reklam networkleri ile çalışarak sitenizde yayınlanan reklamlara tıklama başına ödeme alabilirsiniz.

Satış Ortaklığı (Affiliate Marketing):

Bu yöntem tavsiye edilen ve en çok kazandırması muhtemel olan yöntemdir.

Satış ortaklığı sistemi şu bileşenlerden oluşur;

  • Satıcı
  • Ürün
  • Satış Ortağı
  • Satış Ortaklığı Platformu (Sitesi)

Satış ortaklığı sistemi şu şekilde çalışır;

Satıcı, ürününü Satış ortaklığı sitesine ekler ve Satış başına vereceği komisyonu belirler.

Satış ortağı, satış ortaklığı sitesine üye olur, istediği ürünü seçer ve satış ortağı olur.

Satış ortağı ürünü blogunda tavsiye eder, ürün onun tavsiyesi ile satılırsa satış ortağı belirlenen komisyon kadar kazanır.

Satıcının ve satış ortağının kazancını satış ortaklığı sitesi öder. Aynı zamanda sitenin kendi komisyonu da vardır.

Satıcı ile Satış Ortağı birbirlerini görmezler. Satış ortağı ürünü alan müşteri ile görüşmek zorunda değildir, herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Tanıtım Yazısı Yazarak Kazanma

Belli bir konuya odaklı blog yazıyorsanız, o konuda tanıtım yazıları yazarak para kazanabilirsiniz.

Örnek: Bir yemek tarifi bloğu yazıyorsunuz, bir hazır çorba markası sizden en iyi çorba filan marka çorba diye bir yazı yazmanızı isteyebilir.

Link Satarak Para Kazanmak:

Backlink hakkında biraz bilgi sahibi iseniz bilirsiniz, yeni web site ya da blog sahipleri, bloglarının değerini yükseltmek için PR değeri yüksek sitelerden link almak isterler, sizde bloğunuzdan link satışı yapabilir, bu yolla para kazanabilirsiniz.

Banner Reklamlar:

Blogunuzun reklam alanlarını Adsense gibi PPC reklamlara veya Satış Ortaklığı reklamlarına ayırabileceğiniz gibi ücret karşılığında banner da alabilirsiniz.

Banner reklamlarda gösterim önemli olduğu için blogunuzun hatırı sayılır ziyaretçi kitlesine ulaşması gerekecektir.

Ama bu aşamada doğrudan hedef kitle konusunu atlamamalısınız. Örneğin; genel film/dizi sitesine konulan fotoğraf makinesi reklam banneri milyon kişi tarafından görülse bile çok az tıklanır..

Ama fotoğrafçılık üzerine yazılan bir blogdaki fotoğraf makinesi reklamı daha az gösterimle daha çok tıklanacaktır.

Bu etki PPC ve Satış ortaklığında zaten daha çok kazanmanın anahtarıdır. Sabit banner reklam verecek olan reklam verenler de eğer işi biliyorlar ise bu etkiye dikkat ederler.

Saydığımız reklam türlerinden siteyi açar açmaz faydalanamazsınız. En azından, özgün içerik ekleyerek reklam alımınızı hızlandırabilir ve ya sizin tarzınızda, sizden büyük sitelere reklam vererek gelişebilirsiniz.

3.580 Kere okundu
6 Yorum Yapıldı

Sosyal Ağların Getirdiği A’sosyal Bağlar

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba sosyal medyacılar..

Bir sosyal ağ furyasıdır almış başını gidiyor. İnsanlar ücretsiz  olan bu ağlara deliler gibi saldırmış durumda. Oluşturdukları  profillere en özel fotoğraflarını, en gizli bilgilerini, en saklı  videolarını koyarak insanlarla paylaşmaktan çekinmiyorlar.

Normal hayatta bırakın güvenecek dostu, merhaba diyecek bir-  iki arkadaşı bile olmayan insanlar, sosyal sitelerde önlerine  geleni arkadaş listelerine ekleyerek bu listeyi kabartma ve  bununla övünme merakına düşmüşler. Özellikle de gençlik… Bu  hali görünce; “Biz ne sosyal, ne paylaşımcı bir milletmişiz  arkadaş” demekten kendini alamıyor insan!

1990’lı yıllarda internetin hayatımıza girmesiyle millet olarak önce neye uğradığımızı şaşırdık sonra da ondan faydalanmanın yollarını aramaya başladık. Ama maalesef tam bu noktada ipler koptu ve özellikle irade zayıflığı olanlarımız sanal âlemde kayboldu gitti.

Evet, internet çağımızın en büyük buluşu ama millet olarak her şeyi yaptığımız gibi onu da suiistimal etmeyi başardık. Avrupa’ya yönelmeye başladığımız yıllarda ilmini, fennini alacağımız yerde kültürünü, ahlakını, kanunlarını alıp yüzlerce yıldır oluşturduğumuz değerlerimizin üzerine bir anda oturtuverdiğimiz gibi internet nimetini de amacının dışında aklımıza gelen her alanda kullanarak geriye kalan birkaç damla değerimizi de harcayıverdik.

Artık ne dostluğun arkadaşlığın ne de aşkın eski tadı var. Köylerde yüzlerce insan birbirini tanıdığı halde şehirlerde bırakın üst kattaki komşusunu artık karşısındaki dairede oturanı bile tanımıyor. Onun yerine TV, internet alıp kendi kabuğuna çekilmeyi tercih ediyor.

Sosyalleşme ihtiyacını da sanal âlemde karşılama yoluna gidiyor. Dostu, arkadaşı, sevgiliyi yine bu ortamlarda bulmaya çalışıyor. Bir yandan yanı başındaki komşusundan koparken diğer yandan en uzaklardaki yakınlarıyla bağlantı kurmaya çalışıyor. En yakınındakilere uzak, en uzaktakilere yakın, sanal, mesafeli, tatsız-tuzsuz bir hayat…

Bir de sosyalleşmeyi abartan sonradan görmeler var. Bunları görünce insanın midesi bulanıyor. Sözüm size ey yarı çıplak fotoğraflarını paylaşan lise kızları… Eşleriyle yaşadıkları en özel anlarını anlatan ev hanımları… Gün içinde yaptıkları her şeyi bir marifetmiş gibi yazan evde kalmalar… Ve önüne geleni eklemeyi başarı sanan asosyal kişilik vakaları…

Bunların yanında sanal âlemde kişiliğini yitirip gerçek âleme bir türlü çıkamayan, saatlerini değil ömürlerini orada geçiren garip varlıklar da var ama onları satırlarıma taşımaya bile gerek görmüyorum. Allah onları ıslah etsin.

Öyle ya da böyle, kadınların sokağa çıkmasıyla başlayan toplumsal bozulma teknolojinin gelişmesiyle daha da hızlandı bence. Teknik gelişmeler bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan bizi en yakınlarımızdan bile soyutlayıp bir başımıza bıraktı. Bu halimizin farkında olan uyanıklar da bizim üzerimizden zengin olmanın bin bir yolunu bularak soyup soğana çeviriyor bizi. Bilmem ki ne zaman uyanacağız? Gerçi uyumamız için her şeyin yapıldığı bir ortamda uyanmak ne mümkün!

En azından bu yazıyı okuduktan sonra bazı şeyleri değiştirsek ve yakın çevremizi profilimizle değil de gerçek şahsiyetimizle oluştursak…

Ama nerdeeee…

7.389 Kere okundu
Yorum Yok :(