Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

Tutunamayanlar; Hayali Kahraman “Olric”

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba arkadaşlar,

Çevremde ki insanların bu kitaba yoğun ilgisinin olduğunu gördüm ve kitapta geçen konuşmaları paylaştıklarını farkettim. Bende araştırayım dedim ve hayran kaldım. Temasını da satın aldığımız beyazıt arkadaşımızın sitesinde de görmüştüm ancak fazla ilgimi çekmemişti. En yakın zamanda gidip Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar kitabını alıcam.

Çok beğendim, harikaaa..

Sizlere tutunamayanlar kitabında yer alan, Oğuz Atay ve hayali kahramanı olan olric arasında geçen konuşmalardan bazılarını vericem.

———————————–

– Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı olric?

+ Oklarımız bitene kadar efendimiz.
———————————–
– Efendimiz çok hiddetlenseniz bile küfretmiyorsunuz,Siz hiç kötü söylemez misiniz?
+ İçimden sövüyorum olric!
———————————–
– İnsan nedir bilir misin Olric..?
+ Nedir efendimiz..?
– İnsan; Ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara “Ağaçları Koruyunuz” Yazandır..!
———————————–
– Bazen yok olmak hiç olmaktan iyidir Olric..!
+ Yok mu olalım efendimiz..?
– Varmı’ yız ki Olric…!
———————————–
– Ne çok şey biliyor bu insanlar Olric ?
+ Herkes işine geleni biliyor efendimiz..
———————————–
– Gidelim mi olric?
+ Gidelim efendimiz..
– Nereye olric?
+ O’na efendimiz..
– O nerde olric?
+ Kalpte efendimiz..
– Gidelim olric..
– Ya , ya o kalp doluysa olric?
+ Sanmam efendimiz..
– Dönelim olric, içime bir şüphe düştü!
———————————–
– Ne zoruma gidiyor biliyormusun olric?
– Ne Efendimiz?
– O’na yazdıklarımı O’ndan başka herkes okuyor..
———————————–
+ Elimde olmayan şeyler var olric.
– Nedir efendimiz?
+ Elleri olric elleri..
———————————–
– Biliyor musun Olric, benim bir çok dostum var.
+ Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.
———————————–
+ İnsanlara zor olmuyor mu Olric..?
– Ne zor olmuyor mu Efendimiz..?
+ Her sabah iki yüzlerini yıkamak Olric..!
———————————–
+ “Tutunamayanlar” okuyun! Ama tutunanlara okutmayın!
– Nedenmiş Efendimiz ?
+ Bizi anlamazlar Olric, gülüp geçerler bize !
———————————–
– Sevmek nedir olric?
+ Sevmek sessizliktir efendimiz…
– Susarsam bilmez ki sevdiğimi olric?
+ Susarak haykırınız efendimiz…
———————————–
+ En tehlikeli kelime nedir Olric?
– Ama’dır efendimiz.
+ Neden Olric?
– Önceki söylenen her söylemi ve kelimeyi öldürür efendimiz.
———————————–

– Dilencileri bilir misin Olric?
+ Sizin sayenizde onu da öğrendik…
– Benimle hiç böyle konuşmazdın Olric…
+ Bir tek Acınızın Asaleti kaldı, onu da kaybetmeyin efendimiz…

———————————–
+ Hep geçer mi diyorlar ya Olric sence de geçer mi ?
– Geçer elbet Efendim bazısı teğet geçer… Bazısı deler geçer.. Bazısı deşer geçer … Bazısı parçalar geçer .. Bazısı yırtar geçer..
Ama Mutlaka Geçer..!
———————————–

– Sabahlar olmasın Olric..!
+ Siz zaten hep geceye mahkumsunuz efendimiz..

———————————–
– Olric bana edilgen bir kelime söylermisin?
+ Emin misiniz?
– Evet Olric, hemde en yakıcı olanını söyle.
+ Silinmek efendimiz.
– Yeterince edilgen mi?
+ Fazlasıyla edilgen..
———————————–
– Sus olric! düşünüyorum.
+ Düşünmek ne haddinize efendim?
– Descartes düşündükçe var oluyor.
+ O düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz..
———————————–
– “Hayatı ıskalama lüksün yok” dedi Nazım..
– Ben ıskaladım olric,bir şans daha veremezler mi?
———————————–

-Hani yarınlar güzel olurmuş diyorlardı Olric, bu yaşadığımız gün de dün’ün yarın’ı değil mi?
+ Kandırıyorlar efendim, kandırıyorlar…

———————————–

– ‘Zaman’ sözü çok can yakar be olric,çok can yakar.
+ Öyle ama zaman herşeyin ilacı derler efendim.
– Madem öyle fazlası intihara girmez mi olric?

———————————–

– Biliyor musun Olric,artık yalnızlığı bile çok seviyorum.

Sırf onun eseri diye…

———————————–

– Hayatta 3 yanlışım oldu Olric.
+ Ne gibi efendimiz?
– Tanıdım,inandım,güvendim.Ama 1 doğrum oldu.
+ O nedir efendimiz?
– Sevmek Olric.Fakat sende bilirsin ki 3 yanlış bir doğruyu götürür.
+ Gidelim efendimiz..

———————————–
– Gitme vakti geldi olric.
+ Nereden gitme vakti geldi efendimiz?
– Kalbinden olric kalbinden.
+ Hiç gelmemiştiniz ki efendim.
– O zaman neden bu kadar canım acıyor olric ?
+ Çünkü hep kalbindesiniz sanmıştınız oysa bi kere bile sizi kalbine almamıştı efendim.
– Beni neden uyarmadın olric ?
+ Aşkından sağır olmuştunuz efendim.
– Anladım olric..
———————————–
– Neden Sustun Olric ?
+ Susmadım Yalnızlığımla Konuşuyorum Efendim ..
– Ne”diyor Olric ?
+ Sessiz Olun Efendim ..
———————————–
– Benim bir hayalim var olric..
+ Hayaliniz ne efendim?
– Bir hayalimin olması olric..
———————————–
———————————–
Bu kadar derinden seven biri, nasıl olmuşta sevdiğine kavuşamamış inanamıyorum. Yukarıdakiler gibi içten, duygu yüklü konuşmaları görürsem daha da ekleyeceğim. Şimdilik sizlere sunabildiklerim bu kadar.
İyi günler tutunamayanlar…

 

 

 

50.216 Kere okundu
14 Yorum Yapıldı

Blog Yazarlığı Yaparak Para Kazanmak!

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Herkes internetten, oturduğu yerden para kazanmak istediğini ve Google’da araştırdığına şahit oldum. Aslında internetten para kazanmanın pek çok yolu var ancak, bu makalemizde blog yazarlığı yaparak para kazanma yollarından bahsedeceğiz. Kim oturduğu yerden, bilgi birikimini kaleme dökerek para kazanmak istemez ki ?

Download Başına Para Kazanma:

Bu yöntemde bloğunuza sürekli yeni kaynaklar koymalı ve ziyaretçilerinizin indirmelerini sağlamalısınız.

Tıklama Başına Para Kazanma (PPC):

Google Adsense vb. tıklama başına ödeme yapan reklam networkleri ile çalışarak sitenizde yayınlanan reklamlara tıklama başına ödeme alabilirsiniz.

Satış Ortaklığı (Affiliate Marketing):

Bu yöntem tavsiye edilen ve en çok kazandırması muhtemel olan yöntemdir.

Satış ortaklığı sistemi şu bileşenlerden oluşur;

  • Satıcı
  • Ürün
  • Satış Ortağı
  • Satış Ortaklığı Platformu (Sitesi)

Satış ortaklığı sistemi şu şekilde çalışır;

Satıcı, ürününü Satış ortaklığı sitesine ekler ve Satış başına vereceği komisyonu belirler.

Satış ortağı, satış ortaklığı sitesine üye olur, istediği ürünü seçer ve satış ortağı olur.

Satış ortağı ürünü blogunda tavsiye eder, ürün onun tavsiyesi ile satılırsa satış ortağı belirlenen komisyon kadar kazanır.

Satıcının ve satış ortağının kazancını satış ortaklığı sitesi öder. Aynı zamanda sitenin kendi komisyonu da vardır.

Satıcı ile Satış Ortağı birbirlerini görmezler. Satış ortağı ürünü alan müşteri ile görüşmek zorunda değildir, herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Tanıtım Yazısı Yazarak Kazanma

Belli bir konuya odaklı blog yazıyorsanız, o konuda tanıtım yazıları yazarak para kazanabilirsiniz.

Örnek: Bir yemek tarifi bloğu yazıyorsunuz, bir hazır çorba markası sizden en iyi çorba filan marka çorba diye bir yazı yazmanızı isteyebilir.

Link Satarak Para Kazanmak:

Backlink hakkında biraz bilgi sahibi iseniz bilirsiniz, yeni web site ya da blog sahipleri, bloglarının değerini yükseltmek için PR değeri yüksek sitelerden link almak isterler, sizde bloğunuzdan link satışı yapabilir, bu yolla para kazanabilirsiniz.

Banner Reklamlar:

Blogunuzun reklam alanlarını Adsense gibi PPC reklamlara veya Satış Ortaklığı reklamlarına ayırabileceğiniz gibi ücret karşılığında banner da alabilirsiniz.

Banner reklamlarda gösterim önemli olduğu için blogunuzun hatırı sayılır ziyaretçi kitlesine ulaşması gerekecektir.

Ama bu aşamada doğrudan hedef kitle konusunu atlamamalısınız. Örneğin; genel film/dizi sitesine konulan fotoğraf makinesi reklam banneri milyon kişi tarafından görülse bile çok az tıklanır..

Ama fotoğrafçılık üzerine yazılan bir blogdaki fotoğraf makinesi reklamı daha az gösterimle daha çok tıklanacaktır.

Bu etki PPC ve Satış ortaklığında zaten daha çok kazanmanın anahtarıdır. Sabit banner reklam verecek olan reklam verenler de eğer işi biliyorlar ise bu etkiye dikkat ederler.

Saydığımız reklam türlerinden siteyi açar açmaz faydalanamazsınız. En azından, özgün içerik ekleyerek reklam alımınızı hızlandırabilir ve ya sizin tarzınızda, sizden büyük sitelere reklam vererek gelişebilirsiniz.

3.525 Kere okundu
6 Yorum Yapıldı

Sosyal Ağların Getirdiği A’sosyal Bağlar

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba sosyal medyacılar..

Bir sosyal ağ furyasıdır almış başını gidiyor. İnsanlar ücretsiz  olan bu ağlara deliler gibi saldırmış durumda. Oluşturdukları  profillere en özel fotoğraflarını, en gizli bilgilerini, en saklı  videolarını koyarak insanlarla paylaşmaktan çekinmiyorlar.

Normal hayatta bırakın güvenecek dostu, merhaba diyecek bir-  iki arkadaşı bile olmayan insanlar, sosyal sitelerde önlerine  geleni arkadaş listelerine ekleyerek bu listeyi kabartma ve  bununla övünme merakına düşmüşler. Özellikle de gençlik… Bu  hali görünce; “Biz ne sosyal, ne paylaşımcı bir milletmişiz  arkadaş” demekten kendini alamıyor insan!

1990’lı yıllarda internetin hayatımıza girmesiyle millet olarak önce neye uğradığımızı şaşırdık sonra da ondan faydalanmanın yollarını aramaya başladık. Ama maalesef tam bu noktada ipler koptu ve özellikle irade zayıflığı olanlarımız sanal âlemde kayboldu gitti.

Evet, internet çağımızın en büyük buluşu ama millet olarak her şeyi yaptığımız gibi onu da suiistimal etmeyi başardık. Avrupa’ya yönelmeye başladığımız yıllarda ilmini, fennini alacağımız yerde kültürünü, ahlakını, kanunlarını alıp yüzlerce yıldır oluşturduğumuz değerlerimizin üzerine bir anda oturtuverdiğimiz gibi internet nimetini de amacının dışında aklımıza gelen her alanda kullanarak geriye kalan birkaç damla değerimizi de harcayıverdik.

Artık ne dostluğun arkadaşlığın ne de aşkın eski tadı var. Köylerde yüzlerce insan birbirini tanıdığı halde şehirlerde bırakın üst kattaki komşusunu artık karşısındaki dairede oturanı bile tanımıyor. Onun yerine TV, internet alıp kendi kabuğuna çekilmeyi tercih ediyor.

Sosyalleşme ihtiyacını da sanal âlemde karşılama yoluna gidiyor. Dostu, arkadaşı, sevgiliyi yine bu ortamlarda bulmaya çalışıyor. Bir yandan yanı başındaki komşusundan koparken diğer yandan en uzaklardaki yakınlarıyla bağlantı kurmaya çalışıyor. En yakınındakilere uzak, en uzaktakilere yakın, sanal, mesafeli, tatsız-tuzsuz bir hayat…

Bir de sosyalleşmeyi abartan sonradan görmeler var. Bunları görünce insanın midesi bulanıyor. Sözüm size ey yarı çıplak fotoğraflarını paylaşan lise kızları… Eşleriyle yaşadıkları en özel anlarını anlatan ev hanımları… Gün içinde yaptıkları her şeyi bir marifetmiş gibi yazan evde kalmalar… Ve önüne geleni eklemeyi başarı sanan asosyal kişilik vakaları…

Bunların yanında sanal âlemde kişiliğini yitirip gerçek âleme bir türlü çıkamayan, saatlerini değil ömürlerini orada geçiren garip varlıklar da var ama onları satırlarıma taşımaya bile gerek görmüyorum. Allah onları ıslah etsin.

Öyle ya da böyle, kadınların sokağa çıkmasıyla başlayan toplumsal bozulma teknolojinin gelişmesiyle daha da hızlandı bence. Teknik gelişmeler bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan bizi en yakınlarımızdan bile soyutlayıp bir başımıza bıraktı. Bu halimizin farkında olan uyanıklar da bizim üzerimizden zengin olmanın bin bir yolunu bularak soyup soğana çeviriyor bizi. Bilmem ki ne zaman uyanacağız? Gerçi uyumamız için her şeyin yapıldığı bir ortamda uyanmak ne mümkün!

En azından bu yazıyı okuduktan sonra bazı şeyleri değiştirsek ve yakın çevremizi profilimizle değil de gerçek şahsiyetimizle oluştursak…

Ama nerdeeee…

7.333 Kere okundu
Yorum Yok :(

Beni Anlamak İstiyorsan Eğer!

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhabalar,

İnternette gezinirken kişisel bir blogta gördüğüm bir şiiri sizinle paylaşmak istiyorum. Şiir o kadar etkiledi ki kendi sitemde bile paylaşıyorum, o derece anlayın yani. 🙂 Bir insanın sevdiğine haykırması mı dersiniz yoksa isyanı mı siz karar verin. Ama mutlaka okuyun..

Beni Anlamak İstiyorsan Eğer!

İsmimin önüne sıfatlar yerleştirip durma.
Tek tek kelimelerle beni anlattığını sanma.
Cümleler kur, paragraflar döşe, hikâyeler yaz.
Biraz emek ver, biraz çaba göster  beni anlamak ve anlatmak için….
Doğduğum ya da nüfusa kayıtlı olduğum yerle, yaşadığım zorluklarla  sınırlama beni.
Milliyetimden, dilimden, tenimin, gözlerimin, saçlarımın renginden
ibaret sayma.
Beni, haketmediğim sıfatların kalıbına sokma, Hinlik gibi..
Kendi soktuğun kalıplarla yargılayıp mahkum etme beni.
Hazır şablonlar kullanma beni anlamak ve anlatmak için…
Ben renk değil, renkler içinde bir tonum.
Tek renk olarak düşünme beni, bir renk cümbüşüyüm.
Hazır şablonlar kullanma benim için tembel işi, özel şablonlar oluştur.
Övgü bile olsa, içi boş sıfatlardan uzak dur.
“Zeki” deme mesela…
Neleri zekice, neleri aptalca yaptım onları hatırla, mesela sandalyeden düşüşümü.
Esprili deme benim için.
Çok hüzünlü şeyler de anlatabilirim, gözyaşlarına engel olamayacağın.
Ama yaşadıklarıma rağmen hep ağlamaklı mı dolaşırım?
Hayır! Öyle güler, öyle gülümsetirim ki, sen bile şaşırırsın sendeki bana rağmen bunlaır nasıl  yapabildiğime…
Kibar deme, çok kabalaştığım anlar da olmuştur.
Naif bir insan olabilirim ama çok fevriliğim olmuştur, nefretim, küslüğüm…
Sabırsız mıyım?
Konu kaybettiklerim olunca belki…
Ama ömrümün her anından haberdar olmadıkça,
Sabır taşı çatlattığım anları bilmedikçe,
Yalnızken ne yaşadığım hakkında fikir yürütemediğin sürece
Bana dair hak görme kendinde…
Yazar: Filiz TAYFUN
4.391 Kere okundu
3 Yorum Yapıldı

HAARP Projesi Nedir? – Kıyamet Teknolojisi

10 sene önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Merhaba arkadaşlar,

Başlıkta ki bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin baş harfleri… Adından görüldüğü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu…

Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazı kişilerin İnternet aracılığı ile HAARP projesini, Yıldız Savaşları filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine bağlayıp, birbirlerine iletmeye başlamaları. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inanıyoruz. “Fısıltı gazetesi” akıl almaz bir hızla yalan yanlış herşeyi yayıyor. Bu nedenle konuyla ilgili doğruları bilmekte yarar var..

Bu proje 6 yıldan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçekleştiriliyor. Resmi amacı, İyonosfer’de araştırma yapmak. Bu projenin gerçekleşmesinde üç Amerikan şirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadı ve hâlâ oynuyor..

ABD Askeri Yetkililerce, HAARP Şunları Gerçekleştirebilir:

1- Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek,

2- Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,

3- Radar sistemlerini son derece geliştirmek,

4- Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,

5- EMass ve Cray bilgisayarları ile ortaklaşa, toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,

6- Büyük alanlarda petrol, doğalgaz ve mineralleri tespit etmek,

7- Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silahı ve uçağı havada imha etmek.

Gelelim, bu projeye karşıt olan Amerikalı bilimadamları da var. Bunun son derece tehlikeli olduğunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur..

Projenin karşıtlarından biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre;

Elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:

1- İklimleri değiştirebilir,

2- Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,

3- Ozon tabakası ile oynayabilir,

4- Deprem yaratabilir,

5- Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,

6- Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,

7- Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir…

Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. Dehşet değil mi?

Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka ülkeyi yok etmek veya zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını da yapmış durumda…

Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulduğuna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettiği “İlerki yıllarda teknolojiye bağlı daha kontrollü bir toplum olacağı ve elitlerin bu imkanı kullanacağı” cümlesi sanki gerçek oluyor…

ABD eski Başkanı George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanırken, acaba sadece, siyasi anlamda mı bunu söyledi?

Size HAARP ile ilgili bir başka ilginç şeyi anlatalım… Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuşmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uğrayan konu durumunda...

Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduğumuz bir kitaptan söz edelim:

Angels D’ont with HAARP..”

“HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceğe benziyor…”

Haarp ile ilgili kitapları araştırıp, alıp, okumanızı tavsiye ederim.

4.461 Kere okundu
2 Yorum Yapıldı