Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

FileZilla Nedir? Ne İşe Yarar?

10 sene önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

FileZilla programından bu yazımızda size bahsedeceğiz.

Öncelikle FileZilla programı bir ftp programıdır. Şuanda piyasadaki ftp programları içerisinde en iyisi ve en güvenlisidir diyebiliriz. Program tamamen ücretsizdir. Bu program ile hosting hesaplarınıza dosya aktarımı yapabilir,  hesaplarınızdan dosyaları çekebilirsiniz. Ayrıca SSH login girişide yapabilir, sanal sunucularınızın dosyalarını yönetebilirsiniz. Bunların yanında en çok kullanılan kısımlarından bir tanesi de dosya upload sitelerine dosyalarımızı hızlı şekilde aktarabilmemizdir. Aynı anda 10 dosya kadar gönderebilir, dosyalarımızı sıraya koyabiliriz. Yani bir yere gitmemiz gerekiyor ve 250 dosya upload edilecek. Bunların hepsini sıraya koyarak otomatik upload yapmasını sağlayabiliriz.

FileZilla bunca özelliğin yanında Türkçe dil seçeneğide sunarak bizlere büyük bir iyilikte bulunuyor diyebiliriz. Ayrıca program açık kaynak kodludur . Yani istediğimiz extra özellikler varsa programa kodlayıp dahil edebiliriz. ASCII ve ikili aktarım olarakta seçim yapabiliyoruz . Sitelerimizin bilgilerini kaydedip (güvenli), istediğimiz zaman ftpmize şifre yazmadan tek tıklama ile ulaşabiliyoruz. Programda görünümü özelleştirerek sadelikte sağlayabiliyoruz.

Kısacası FileZilla alanında en iyi ftp programlarından bir tanesidir. Ücretsiz olması, Türkçe dil desteği bulunması ve açık kaynak kodlu olması nedeniyle güveneceğiniz bir programdır. Web işleriyle uğraşan her bilgisayarda bulunması gereken programlardan 1 tanesidir.

Programın resmi internet sitesi: http://filezilla-project.org/

Bu site harici işlem yapmanızı önermeyiz. İndirmelerinizi site üzerinden gerçekleştiriniz.

5.887 Kere okundu
2 Yorum Yapıldı

‘Beats By Dr.Dre’ Kulaklığı Neden Bu Kadar Popüler?

10 sene önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Günümüz tüketim toplumunda bir ürünün başarıya ulaşmasındaki en önemli yol, tartışmasız moda olması. Mutlaka fark etmişsinizdir, son dönemde Beats By Dr.Dre kulakları oldukça popüler. Önce dünya pop starlarının, peşinden Hollywood starlarının, ardından da ünlü sporcuların kullanmaya başladığı kulaklıklar, bir anda tüm dünyada bir salgın halinde yayıldı.

Üstelik bu trend kısa sürede Türkiye’yi de etkisi altına aldı ve distribütörü Aztek Teknoloji’ye beklemediği bir başarı getirdi. 449 liradan başlayan ve bin 299 liraya kadar ürünü bulan Beats by Dr. Dre kulaklıkları şirketlerin daha çok ucuz ürünlerle rekabet ettiği kulaklık pazarında önemli bir başarı hikayesine imza attı. Öyle ki Aztek bu yıl sadece kulaklık satışından sadece 10 milyon lira ciro bekliyor.

Beats By Dr. Dre, 2009’da Dr.Dre, Universal Stüdyoları işbirliği ile Monster tarafından üretildi. Peki, bu kulaklıklar tüm dünyada niçin böylesine başarılı oldu? Aslında bu başarının altında, herkese ders olabilecek bir marketing stratejisi yatıyor. Bir kere şirketin hızlı büyümesinde ses konusunda dünyanın en önemli uzmanlarından biri olarak kabul edilen Dr.Dre’nin payı çok büyük. Zira kulaklıklar oldukça iyi bir ses sistemine sahip.

İkinci olarak Universal’ın yüksek bütçeli sinema filmlerde bu kulaklığı kullanması ve Holywood yıldızlarının gündelik hayatlarında ürünü aksesuar olarak tercih etmesi, ürünü adeta bir moda ikonu haline getirmeyi başardı.

Üçüncü nokta ise Beats By Dr. Dre kulakları rakiplerinden farklı olarak yıldız isimleri çok iyi kullanmayı başardı. Örneğin ‘Artiz Serisi’ adı altında son dönemin en sansasyonel  müzisyenlerinden biri olan ABD’li müzisyen Lady Gaga ile işbirliğine giderek Lady Gaga için özel bir ürün gamı geliştirildi. Yine NBA’in basketbol yıldızlarından biri olan Lebron James için de özel bir ürün gamı geliştirilip piyasaya sunuldu. İşte tüm bunlar Beats By Dr. Dre kulaklıklarının satışında tam bir patlama yaşanmasına neden oldu. Şirketin değeri kısa sürede 1 milyar doları aştı. Ardından da ABD’de kulaklık satışlarında bir numaraya çıktı.

Gelelim Türkiye’ye… Aztek Teknoloji’nin sahibi Hasan Ütebay, en büyük sıkıntılarının patlayan talebi karşılayamamak olduğunu söylüyor. Tüm dünyada yaşanan talep patlamasından ötürü istedikleri miktarda ürün temin edemediklerini söyleyen Ütebay, ‘Ne kadar ürün gelirse o kadar satabiliyorum” diyor.

Beats By Dr. Dre’nin Türkiye’de 54 modeli piyasada. Hasan Ütebay, Türkiye’de Beats By Dr. Dre’nin popüler olmasının ABD ve Avrupa’da yaşanan satış patlamasıyla doğrudan ilişkisi olduğunu söylüyor. Hatta reklam yapmaya gerek kalmadan ürün piyasaya çıkar çıkmaz satış gerçekleşmeye başlamış. Diğer taraftan Amerika’da film yıldızlarının yaptığı tanıtımı Türkiye’de futbolcular gerçekleştirmiş. Özellikle üç büyük takımın futbolcularının kulaklığı kullanmaya başlaması satışlara önemli bir ivme kazandırmış.

Fakat kulaklıkların bir anda böylesine popüler olması beraberinde bir anda ciddi bir sahte ürün pazarı da yaratmış. Hasan Ütebay, “Biz ürünlerimiz sadece D&R, Media Mark ve birkaç noktada satıyoruz. Fakat popüler alışveriş sitelerinde ve tanınmış mağazalarda bile sahte ürünlerimiz var. 1300 liralık kulaklığı 400-500 TL’ye ucuza buldum diye alan yüzlerce kişi mağdur olmuş durumda” diyerek sıkıntısını dile getiriyor. Aztek taklit sorununu çözebilmek için önlemler almaya da başladı. Her kulaklığın bir seri numarası olduğunu söyleyen Ütebay, kulaklıkların seri numaraları yakında Aztek’in internet sitesinden kontrol edilmeye başlanacağını dile getiriyor. Ayrıca sahte kulaklıkla savaş için sosyal ve yazılı medyada bilgilendirme çalışmaları da başlayacak.

2.545 Kere okundu
1 Yorum Yapıldı

Patent Nedir? Patent Nasıl Alınır?

10 sene önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Patent genel anlamıyla, bir buluş, marka, fikir, ürün sahibinin bu konu hakkında belirli bir süre üretme, kullanma, satma veya ithal etme hakkına denir. Bu hakkın patent sahibinde olduğu “Patent Belgesi” ile kanıtlanır. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle gelişmekte olan ülkeleri daha çok ilgilendiren patent konusunu maddi olmayan bir mala ilişkin hak olarak da tanımlamak mümkündür.

Patent hizmetlerinin genel amacı, buluşlar yapmayı, yeni fikirler üretmeyi, fikri faaliyetleri geliştirmeyi ve bu konuyu 3. Şahıslardan korumayı, buluşlarla elde edilen teknik çözümlerin ülke menfaatleri için kullanılmasını teşvik etmektir. Bu sayede iktisadi ve sosyal ilerlemenin gerçekleşmesi sağlanır. Sanayi veya teknoloji anlamında gelişmiş ülkelerde alınmış patent sayılarına bakıldığında bu konunun gerçekliği açıkça görülebilmektedir.

Patent ile korunacak buluşların yeni olması, daha önce açıklanmamış olması veya daha önce biliniyorsa daha da geliştirilmiş olması, sanayiye uygulanabilir olması gerekmektedir. Patentlerin dünya genelinde geçerliliği yoktur. Her patent kendi ülkesi sınırları içerisinde geçerlidir. Tek bir başvuru ile de birden fazla patent almak mümkün değildir.

Tüm bunların yanında patent verilemeyecek konular da vardır: Keşiflere, bilimsel teorilere, matematiksel metotlara, zihni-ticari faaliyetlere ilişkin plan-usul veya kurallara, edebi (sanatsal) eserlere patent verilmemektedir. İnsan veya hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi tedavi usullerine, teşhis usullerine, kamu veya genel ahlaka aykırı konu ihtiva eden buluşlara, önemli ölçüde biyolojik müdahalelere dayanan bitki-hayvan yetiştirilmesi usullerine patent verilmemektedir.

Patent alabilmek için yapılması gereken ilk şek Türkiye Patent Enstitüsü aracılığıyla patent sorgulama işleminin yapılmasıdır. Ürün patentleşebilir bir nitelikte ise patent hakkın verilir. Patent işlemi için başvuru dilekçesi, tarifname (3 adet), istekler dilekçesi (3 adet), özet (3 adet), resimler (3 adet), ödemenin yapıldığına dair faturanın hazırlanması gerekmektedir.

3.751 Kere okundu
4 Yorum Yapıldı

Türkiye’de Okullar Ne İşe Yarar?

10 sene önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Okul çıkış sebebi ile belli bir tanımı olsa da zaman içerisinde farklı amaçlar için kullanılabilirliği ortaya çıkınca tanımlamalarda farklılaşmalar görülmeye başlanmıştır.

Farklı okul tanımlarının olması farklı içeriklerin doğmasına, farklı içerikler de toplum içerisinde aynı olaya farklı bakış açısı içerisinde, birbiri ile çatışan insanlar meydana getirmiştir. Bugün bu noktalar içerisinde önemli bir tanesini dönmek üzereyiz.

Okul çağı içerisinde olan insanlara “okulunuzu seviyor musunuz” diye sorulduğunda verilecek cevabın ne olacağını kestirmek zor değildir. Okula bakış açıları araştırılsa, “Boşa zaman geçirilen yer”, “Ahlaksızlıkların yaşandığı yer”, “Disiplin ihlallerinin had safhada yaşandığı kapalı bir kutu”, “Toplumu eğitmekten çok meşgul eden alan”, “Hayal gücü ve yaratıcılığı öğüten makine”, “Çocuklara bakıcılık yapılan bina” gibi söylemler ortaya çıkacağı herkes tarafından bilinmektedir.

Eğitimin süresi şu sıralar en çok tartışılan konu haline geldi. Kesintisiz eğitim süresinin arttırılması üzerine kimlerin görüşü alınmıştır bilinmez ama demokrat bir süreçten geçtiğini düşünmediğim eğitim süresi, hükümetin zorlama etkinliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde okul; Talim Terbiye Kurumu tarafından oluşturulan yapay hedeflerin gerçekleştirilmesine çalışan bir devlet aygıtı olarak algılanan okul, yeteneksiz öğretmenler tarafından uygulanmak zorunda bırakılan ideolojileri hazmetme merkezi olarak algılanmaktadır.

Toplum büyükleri tarafından oluşturulan her ideoloji için kabuk değiştirmekten ziyade muhteviyatı değiştirilen okul, geçmişten bugüne bakıldığında her yönetim biçiminin uygulayıcısı olduğu açıkça görülmektedir.

Bugün gerek içeriden gerek dışarıdan bakıldığında okul bileşenleri olan veli, öğretmen, öğrenci katmanları okullardan memnun değildir. Okullardan nefret ettiğini insanlar artık açık yüreklilikle dile getirmektedir.

Bu nefret durumunun neticesi yapılan uluslar arası başarı testlerinde de açıkça ortaya çıkmaktadır. Bunun en önemli örneklerinden biriside PISA (Program for International Student Assessment) yani Uluslar Arası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı OECD ülkelerindeki 15 yaş grubu öğrencilerin zorunlu eğitim sonunda, katılacakları günümüz bilgi toplumunda karşılaşabilecekleri durumlar karşısında ne ölçüde hazırlıklı yetiştirildiklerini belirlemek amacıyla geliştirilmiş testtir.

Ölçülmeye çalışılan nitelik, öğrencilerin okulda müfredat kapsamında ele alına konuları ne dereceye kadar öğrendikleri değil, gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneği, öğrencilerin düşüncelerini analiz edebilme, akıl yürütme ve okulda öğrendikleri fen ve matematik kavramlarını kullanarak etkin bir iletişim kurma becerisine sahip olup olmadıklarıdır.

Bugüne kadar üç defa yapılan test sonuçlarına göre Türkiye resmen nal toplamıştır. Finlandiya, Kore ve Kanada test sonuçlarına göre başı çekerken Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Tunus’la kafa kafaya yer almıştır.

Başarının okula ilgi ile alakalı olduğu test sonuçlarında ortaya çıkan bir noktadır, dolayısı ile okullarımızda ki eğitim süresini arttırmak eğitimin kalitesini arttırmadığı gibi okul bileşenlerinin okula karşı sevimsiz bir ön yargı geliştirdiği sistem içinde olanlar tarafından açıkça fark edilmektedir.

Öğretmenlerin eğitim seviyeleri, yaşam şartları, öğrencilerin ilgi durumlarının dürüst bir şekilde ölçülememesi, ülke ihtiyaçlarının doğru tespit edilememesi, alt yapı sorunları, müfredatın çağdaş esaslar yerine ideolojik esaslara göre hazırlanması okulların içerisinde bulunduğu açmazdan çıkmasını engelleyen sebeplerin başında gelmektedir.

Öncelikle Türkiye’de okulların eğitim süresini değil, “Türkiye’de okullar ne işe yarar?” mevzusunu düşünmemiz gerekmektedir.

Makale Yazarı: Ahmet Yalvarıcı

2.308 Kere okundu
Yorum Yok :(

İyi Üniversite – Kötü Bölüm mü? Kötü Üniversite – İyi Bölüm mü?

10 sene önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Bu başlığın ardından, bu yazıyı okumaya karar verdiysen kararsızlığın hat safhasındasındır demektir.

Tercih sürecinin devam ettiği bugünler de hayatınız boyunca kendinizi mahkum edececeğiniz bir karar vermek zorundasınızdır.

Herkes tercihlerini yaşar derler ya, bunu tecrübe etmiş biri olarak hakikaten doğrudur.

İnsanların hayatında en önemli iki kararından biri işi diğeri ise eşini seçmesidir. Siz işinizi bu noktada belirlemek zorundasınızdır ki, verilecek bütün tavsiyeleri dinlemeniz gerekmektedir.

Bu noktada benim nacizane fikrim, kesinlikle iyi bölüm yönündedir.

Nedeni ise bunun sancılarını çekmemden kaynaklanmaktadır. İş bulamam kaygısına girmeyin sakın. Bir şekilde iş bulacaksınız. Kendinizi geliştirmekle ilgili bir durum, iş bulmakta bununla ilgili bir durumdur.

Zaten kamu ve özel sektör tercihinizi burada yapıyorsunuz.

Nasıl yaşamak istediğinize karar vermelisiniz en başta.

Az zaman çok para derseniz tercihiniz kesinlikle özel sektör olmalıdır.

Çok zaman az para derseniz de tercihiniz kesinlikle kamu olmalıdır.

Bu kararı verdikten sonra, gideceğiniz bölümün çalışma imkanlarını araştırmalı ve kendinizi o yönde geliştirmelisiniz. Kötü üniversite deyip, buna şartlanır ve ona göre yaşarsınız işte o zaman iş bulmanız zorlaşır.

Kötü üniversitede iyi bir bölümde okuduğunuz zaman, bir kaç yıl sonra kimse size üniversitenizi sormaz, işinizi sorar.

Herhangi bir üniversitede mühendislik okumuşsunuzdur ya da iyi bir üniversitede öğretmenlik okumuşsunuzdur. İyi de olsa kötü de olsa öğretmensinizdir artık. Daha ötesi yoktur. Odtü’de oku, Boğaziçi’nde oku farkeder mi ? Vizyon olarak bahsetmiyorum. O kişinin bakış açısına girmiyorum. Yaptığın işe ve farkındalığına bakıyorum. Ama kötü üniversitede mühendislik okumuşsundur, mühendissin artık.

Belki yaşam şartları seni daha da zorlayacak ama ünvan babında daha karizmatiksindir.

Kimse demesin bana adamın işinden daha çok kişiliği önemli diye. Geçeceksiniz abi bunları, Türkiye şartlarında adamın ilk önce işine bakarlar. Kız verirken bile ilk önce işini sorarlar. Kimse sana aç mısın açıkta mısın demez. Mühendissen iyi kazanırsın düşünürler.

Toplumlarda ki önyargıları yıkamaycağına göre, belli de bir idealin yoksa benim sana önerim, üniversiten kötü de olsa , yeri de kötü olsa, iyi bölüm oku…

Makale Yazarı: Ali Erbey

2.955 Kere okundu
Yorum Yok :(