Facebook’u açtım, yakışıklı bir çocuğa sırf konuşmak için “tanışıyor muyduk biz?” yazdım, sonra bir başka çocuğun fotoğraflarını beğendim. Bir diğer yakışıklının da durumlarını. 2-3 dakikaya yazdılar bana “selaam” diye, sanki hepsiyle her gün konuşuyormuşum gibi, sanki yakınlarımmış gibi, sanki senin kadar yavşakmışım gibi “canımm” yazdım. Nasıl olduğumu sordular ilk, sonra sevgilimin olup olmadığını merak ettiler. “Yok” dedim, sonra da yavşak yavşak gülücükler yolladım, hihihi yazdım. Yetmedi birine telefon numaramı verdim, haftaya buluşacağız. Sizin evin oralarda. Sonra aklıma gelen isimleri yazdım ve ne kadar yakışıklı, taş varsa arkadaşlık isteği gönderdim. Kabul ettiklerinde de “ben eklemedim ki yae, yanlışlık oldu sanırım” diyerek muhabbete başladım, biri yazıyor, yazımı bitirmeyi bekliyorum cevap vermek için.
Twitter’a girdim, takip ettim kim var kim yok. Adamın yazdığı tek şey “sıkıldım” olmasına rağmen, sırf yakışıklı diye mention attım. Sarkıntılık yaptım.
Düştüm de düştüm. Kendimi tanıyamadım, ama seni tanıdım. Diyordun ya tanımıyorsun diye, bak tanıdım, yemin ediyorum ruh halini anladım. Sen ilgiye muhtaç bir köpekten başka hiçbir şey değilsin.
Soyu Kütahya’ya dayanan, İstanbul’un Unkapanı semtinde 1611 yılında dünyaya gelen Evliya Çelebi’nin asıl adı Derviş Mehmed Zillî’dir. 17. Yüzyılda yaşamış ve hem o dönemin hem de bugünün en önemli gezginlerinden kabul edilen Evliya Çelebi kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini bugün bile edebi bilimlerde ders olarak verilen “Seyahatname” adlı eserinde toplamıştır.
Çok iyi bir eğitim gören Çelebi, saraya özgü bir okul olan Enderun’da eğitim görmüştür. Okul eğitiminin yanında özel eğitmenlerden Kur’an, Arapça, hat, yabancı dil dersleri de almıştır. Sesinin güzelliğiyle de tanınan Evliya Çelebi genç yaşlarda musiki derslerine de devam etmiştir. Eğitim hayatını bitirdikten sonra saray içerisinde görev alan Evliya Çelebi kısa sürede padişahın ve saray ileri gelenlerini beğenisini almıştır ve güvenilirliği bakımından sarayda daha üst mevkilere atanması düşünülmüştür.
Evliya Çelebi yapısı gereğiyle sabit işlere arzuyla bağlanamamıştır. Küçüklüğünden beri içinde müthiş bir seyahat arzusu olduğunu dile getirmiştir. Bu yüzden saray görevlerinde fazla zaman harcamayarak bir rüya üzerine dillere destan gezilerine başlamıştır. Rivayete göre Çelebi rüyasında Peygamber Efendimizi görmüş ve yanına yaklaşıp “Şefaat ya Resulallah” diyeceği yerde “Seyahat ya Resulallah” demiştir. Bunun üzerinde çeşitli tehlikeler, hadiseler ve tecrübelerle dolu seyahatleri başlamış, 70 yaşına kadar sürmüştür. Seyahatleri sırasında savaşlara bile katılmıştır ve o anları mekân tasvirleriyle birlikte seyahatnamesinde kaleme almıştır. Genç yaşlarında İstanbul’un her köşesini gezdiğini seyahatnamesinde anlatan Evliya Çelebi gezmek için son olarak Mısır’a gitmiş, 1682 yılında vefat etmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi 10 ciltlik bir eserdir. Yalın ve duru bir dil kullanarak yazdığı bu eser ile Evliya Çelebi o dönem insanlarının yaşayış biçimleri, sosyal hayatları hakkında bilgiler vermiştir. Bu nedenle Seyahatname, Türk kültür tarihi açısından çok büyük önem arz eder.
Geçmişten günümüze en büyük tasavvufçulardan olan Mevlana Celaleddin Rumi 30 Eylül 1207 yılında Horasan Ülkesi’nin Belh şehrinde (bugünkü Afganistan sınıfları içerisinde) dünyaya gelmiştir. Asıl adı Muhammed Celaleddin olan Mevlana Hazretleri’ ne, “Mevla’ya ait olan” anlamındaki “Mevlana” ismi kendisine eğitim yıllarında verilmiştir. Babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup “Bilginlerin Sultanı” unvanıyla tanınmış Bahaeddin Veled’dir.
Mevlana, henüz 9 yaşındayken yaşadığı bazı siyasi olaylar ve zorluklar nedeniyle ailesiyle birlikte Konya’ya göç etmiştir. Hayatı boyunca insanlığa hizmet için çalışan Mevlana Hz. âlimliği nedeniyle halk tarafından çok sevilmiş ve saygınlık kazanmıştır. Anadolulu anlamındaki “Rumi” lakabını alan Mevlana, daha küçük yaşlarda Nişabur Şehrinin en tanınmış mutasavvıfı olan Feridüddün Attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Günümüzde adı anılınca dostluğu ve barışı simgeleyen “ne olursan ol yine gel.” Sözünün sahibi Mevlana, Şam, Malatya, Erzincan, Sivas gibi Anadolu’nun birçok vilayetini dolaşmış, Hac vazifesini yerine getirmek için Küfe yolunu kullanarak Bağdat üzerinden Kâbe’ye gitmiş, yolculuğu sırasında tasavvufi bilgilerini insanlarla paylaşarak kısa sürede âlim lakabını almıştır.
Tasavvufi şiirler yazarak mecazi-esprili diliyle çevresindekileri kendine hayranlıkla bağlayan Mevlana, alimlikte kemal derecesine ulaştığı için dönemin ünlü yazarlarından Annemarie Schimmel tarafından hayat hikayesini konu alan kitabı yazılmıştır (Mevlana C. Rumi Büyük Mutasavvıfın Hayatı ve Eseri).
Hz. Muhammed (s.a.v) ‘e büyük bir aşkla bağlı olarak ve hayatını ona layık olmak için yaşayan Mevlana, bütün kazancını öğrencileri için harcamıştır. Mevlana kendi başlattığı “Mevlevilik” felsefi akımının öncüsü, bugünkü Çelebilerin atasıdır. Hayatının son demlerini yorulmuş ve sağlığı bozulmuş bir şekilde geçirmiş olan Mevlana 1273 yılında vefat etmiştir.
Mevlana’nın 800. Doğum yılı olan 2007 yılı UNESCO tarafından dünya Mevlana yılı ilan edilmiştir.
Yeni yıl yaklaştıkça bir çok çiftte hediye seçimi heyecanı vardır. Sevdiğiniz, değer verdiğiniz insanın seveceği, hoşuna gidecek bir hediye alarak, onu mutlu etmenin mutluluğunu yaşamak istersiniz. Peki bu yeni yılın ilk gününde özel bir insana alınacak bu hediyeyi nasıl seçeceksiniz?
Doğru hediye seçiminde belirleyici ilk etken ilişkinin uzunluğudur. Misal, bu geçireceğiniz ilk yıl başıysa ve henüz yeni sayılabilecek bir birlikteliğiniz varsa hediye seçiminde biraz zorlanabilirsiniz. Eğer birlikteliğiniz uzun süreliyse, o özel insanı daha iyi tanıdığınız için nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmayacağını bilmektesinizdir. Sevgilinizin veya eşinizin hoşlandığı şeyleri, hobilerini, kişisel zevklerini ve hayata bakış açısını iyi bilmeniz, seçilecek olan hediyenin beğenilme yüzdesini daha da arttıracaktır.
Yılbaşı; sizinle sevgiliniz/eşiniz arasında bulunan ilişkinin, gelecek yeni yılda da devam etmesini dilediğinizi gösteren ve ilişkinizin aynı ilk günlerdeki heyecanını korumasını umduğunuzu simgeleyen özel bir gündür.
Seçeceğiniz hediyede sizin bir emeğinizin olması bu hediyeyi daha da anlamlı kılacaktır. Şayet bir el yeteneğiniz varsa vereceğiniz hediyede bunu kullanmanızı tavsiye ederiz. Hazırlayacağınız bu hediye basit bir kartpostal ya da resimlerinizin bulunduğu bir albüm bile olabilir. Vereceğiniz hediyeye yapacağınız masraftan ziyade harcayacağınız emek daha önemlidir. Sevgilinize kendi el yazınızla yazacağınız içten bir mektup pahalı bir hediyeden daha anlamlıdır.
Vereceğiniz hediyenin niteliği hayal gücünüzle doğru orantılıdır. Daha önce planlanıp organize edeceğiniz bir akşam yemeğinde söyleyeceğiniz bir-iki içten söz bile kolay kolay unutamayacağı bir yılbaşı hediyesi olabilir.
Klişe bir hediye olan pastayı bile unutulmaz yapabilirsiniz. Gidip pastaneden almak yerine emek verip kendi ellerinizle yaparak sevgilinizi veya eşinizi şaşırtmanız mümkün. Arama motorlarını kullanarak pasta tariflerine ulaşabilmeniz mümkün. Yılbaşı hediyesi olarak tercih edilen hediyelerinden birisi de takılardır. Alacağınız küçük bir bileklik veya yüzük sevgilinizin veya eşinizin sürekli üzerinde taşıyabileceği, gördükçe de sizi hatırlayacağı güzel bir tercih olabilir. Sizin aldığınız bir hediyeyi kullanması da aranızdaki bağı güçlendirebilir. Takı seçiminde göz önünde bulundurmanız nokta ise alacağınız hediyenin günlük hayatta kullanabilecek olmasıdır. Ayrıca takı seçiminde ille de pahalı bir tek taş alma zorunluluğunuz da yoktur. İçine baş harflerinizin yazılı olduğu gümüş bir yüzük bile sevgilinizi etkileyebilir. Evlendikten sonra bile takmaya devam eder belki nereden bilebiliriz?
Sonuç olarak, sizin emeğiniz olan veya içinde sevginizi barındıran her hediye özeldir, unutulmaz olmaya adaydır. Hayal gücünüzü zorlayıp ilişkinizi simgeleyen bir hediye seçimi yaparak geçirilecek yılbaşı gecesini bir ömür unutmamasını sağlayabilirsiniz.
Biz insanoğlu her şey sözler ile ifade edemeyiz. Bazen bir bakış, bir göz kırpış, bazen bir saç savuruş bazı duyguları dışa vurabilir. Kadınlar ve erkekler kıyafet seçimi kadar saç şekillerine de gerekli önemi verirler. Seçilen saç şekli ruh halimizi, isteklerimizi de ortaya çıkarır. Elbette saça özel bir şekil vermek zahmetli bir iştir. Fön çekmek olarak ifade edilen bu iş, ısı ile saçı şekillendirme işidir ve usta eller tarafından gerçekleştirilmelidir. Fön makinası, saç maşası, saç düzleştiricisi aynı fikre hizmet eden ürünlerdir. Fön nasıl çekilir diye kara karar düşünenleriniz varsa işte biz size bu yazı ile yardımcı oluyoruz.